9 Aralık 2007 Pazar

Robert Rodriguez ve Sin City

Son dönem sinemaseverin afyonu olmuş yönetmenlerden olan Rodriguez'in Chingon grubu ve müzikle olan ilişkisine değinmiştik.
Quentin Tarantino'nun ölümüne kankası olan ve benzer yollardan sinemaya bulaşmış, benzer B tipi filmlerin hastası olan-toplayan, tarzı ve filmleri biraz ayrılsa da aynı telden çalan adam olan Robert Rodriguez sinema dünyasına öyle bir giriş yapmıştır ki hikayesi de kendisi kadar ilginçtir.
Teksaslı bir film hastası olan Rodriguez 23 yaşındayken parasız, pulsuz, ekibi olmadan ilk filmi için hastanede kobay olarak işe girer ve ilk filmi olan Bedhead'e kaynak yaratarak sinema aleminde yerini alır. Ekipsiz, tek başına düşük bütçeli film yapmanın el kitabını çıkaracak kıvama gelmiştir zamanla ki günlüklerini de kitap olarak çıkartarak işin sırrını paylaşmıştır herkesle.
Nice film okuluna taş çıkaran Ekipsiz Asi kitabıyla beyaz perdede anlatacakları olan ve parasızlıktan bıkmış film sevdalıların başucu kitabı olmuştur.


Ardından insanların onu tanımaya başladıkları El Mariachi geldi ki 7000$ gibi abidik gubidik bir rakama filmi bitirir ve Sundance Seyirci Ödülü gibi birçok ödül alarak evine döner yönetmen.
Başarısının ardından film stüdyoları ister istemez destek sağlarlar akabinde de yönetmen, müzisyen, görüntü yönetmeni, yapımcı ve senarist bir adama dönüşen yolculuğun startı verilir.
El Mariachi ile başlayan üçleme Desperado ve Once Upon a Time in Mexico ile tamamlanır. İçinde Tarantino'nun da bulunduğu ortak proje olan Four Rooms'daki Rodriguez bölümü kırıp geçirir, kuşkusuz en iyi işe o imza atmıştır, tabi Tim Roth'un harika performansının da etkisiyle.
Tarantino'nun yazdığı eğlenceli fantastik film From Dusk Till Down, The Faculty, ve ardından Sin City bombası, kankası ile giriştikleri Grindhouse projesi ve Sin City devam filmleri gibi gitgide yükselen bir performans ve o derecede izleyenlere keyif veren filmler sözkonusu filmografisinde.
Günah Şehrine Hoşgeldiniz!..
Sin City hususunda önemle durmak boyun borcu; Frank Miller'in kült eseri, mükemmel çizgi romanı olan Sin City'yi her biri bir çizgi roman karesi gibi birebir çekilmiş, çizgiromana sadık kalarak Frank Miller'in gözetiminde kurgulanıp beyazperdeye uyarlanmış harika bir film çıktı ortaya ki çizgi romanı okuyup filmi izleyince şaşırmamak, etkilenmemek elde değil.
Anti kahramanımız Marv ile mevzuların dibine vururken, bir yandan alımlı hatunlarla kendimizden geçeriz, günah şehrinde ayık olmak gerktiğini de biliriz icabında.
Filmin enteresan karakterleri de vardır tabi dedektif Hartigan ve özellikle Yellow Bastard gibi.
Devam filmleri de yolda Sin City 2 hatta Sin City 3 birisi yapım diğeri casting aşamasında.
Yine sağlam oyuncular var, ilk filmde Mickey rourke Marv ile her zamanki gibi muhteşemdi keza Rosario Dawson ve Jessica Alba göz banyosu yaparken, Benicio Del Toro, Clive Owen ve Michael Madsen karizmanın kralını yapıyorlardı. Devam filmlerinde yine ilk filmdeki bu sağlam oyuncular var ama Johnny Depp, Rachel Weisz gibi isimlerin de katılacağı söyleniyo sabırsızlıkla bekliyoruz.

Sin City'nin başarısındaki, atmosferin yaratılmasında ve çizgiromanın adeta yaşatılmasındaki sonucu aşağıdaki çizgiroman ve filmdeki karelerle görmek mümkün;





Hiç yorum yok: