5 Mart 2009 Perşembe

White Russian


Böyle alevli, cafcaflı alkol kültürüm yoktur kesinlikle ama bu arkadaş çok canlar yakıyor.
Bizim için bira'dır aslolan, yani resmi olmayan taraftar içeceği...
White Russian mevzusu ise yine bir filmden musallat oldu bana, izleyenlerin aklına gelecektir muhakkak; Coen Biraderlerin kült filmi Big Lebowski'nin fenomen karakteri Dude her fırsatta bu içkiden içer, bıyıklarında kalanları da elleriyle savuşturur.

Filmde John Goodman da Jeff Bridges da yaran performanslar sergiler, onlara Steve Buscemi ve John Turturro da arıza rolüyle eşlik ederken film absürdlüğüyle, Coen'lere has alışılageldik trajedileri ve komedi anlayışının yanı sıra yine muhteşem müzikleriyle benim için baş ucu filmlerindendir. Filmde başrolde aslında bowling de vardır hatta bowling severlerin milli marşı gibi birşeydir bu film, adına LEbowski Festivali tadında her yıl düzenlenen bowling festivalleri düzenlenir.
White Russianın içeriği kahlua denen kahve bazlı likör, votka ve süt. Enteresan tarafı da muhteviyatında süt bulunması ve beklenenden çok fazla şey sunan güzelim tadı...

Big Lebowski demişken trailer'ı da verelim;

4 Mart 2009 Çarşamba

Lanet Olsun - Karikatür


Çok terbiyeli millet olduğumuzdan Amerikan filmlerindeki "fuck" dolu envai çeşit küfürü film altyazılarında hemen müdehaleyle yumuşatarak; "lanet olsun, kahrolasıca, aşğılık herif" tadındaki kelimelerle üzerini örtüveririz. Keza küfürü yazarsak çocuklarımızın terbiyesi bozulur, ahlak bekçileri hemen atılır aynen stadlarda bir küfür duyup ahlak zabıtalığna soyunanları görünce oluşan mide bulantısı hissi burda da çıkıyor.
Sinemamızda ezelden beridir var olan sansürün farklı bir çeşiti de böyle gelişiyor, artık alıştığımız için farklı gelmiyor haliyle...

3 Mart 2009 Salı

Ayrılığın Hediyesi

Prometheus'tum zincire vurulurken dağlarda,
Ciğerimi kartallara yedirdim.
Spartaküs'tüm köleliğin çığlığında,
Arslanlara yem oldum, tükendim.
Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum,
Kerbela çölünde Hüseyin.
Zindanlarda Cem Sultan,
Sehpalarda Pir Sultan.
Ve Madımak'ta otuzyedi can...

Kaçıncı yok oluşum,
Kaçıncı var oluşum bu?
Tanrılardan ateş çaldım
Yüzyıllarca tutuştum, üst-üste yandım.
Bir anka kuşu gibi anne,
Bir anka kuşu gibi;
Kendimi külümden yarattım..


Bugün ajanslara düştü, geçtiğimiz günlerde de hastalığından bahsediliyordu Yusuf Hayaloğlu'nun.
Şair ve söz yazarıydı, aynı zamanda Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın da ağabeyi.
Onu da birçoğumuz yerle yeksan eden şiirlerini Ahmet Kaya'nın besteleyip defalarca dinlememize neden olan harika eserlerinden tanıdık.
"Adı Bahtiyar", "Başkaldırıyorum", Ayrılığın Hediyesi, Yüreğim Kanıyor, "Dağlarda Kar Olsaydım", "Biz Üç Kişiydik", "Başım Belada", "Demedim mi Haydar?", "Diyarbakır Türküsü", "Hani Benim Gençliğim Nerde?", "Nerden Bileceksiniz?", "İyimser Bir Gül", "Dokunma YAnarsın" ve daha niceleri, Ahmet Kaya ki gelmiş geçmiş en güzçlü yorumculardan biridir son döneminde nelerle karşılaştığı, ne gibi şeyler yaptığı beni ilgilendirmemekle birlikte, görüşlerini korkmadan söylemesine karşın tüm katmanlarca dinlenen ender adamlardandı. Onu bu kadar güçlü yapan hususlardan biri de kuşkusuz Yusuf Hayaloğlu'nun yazdığı sözler ve bu güçlü yorumun birleşmesinden oluşan olağanüstü şarkılardı...
Onlarca sanatçının eserlerini okuduğu, milyonlarca insana tercüman olmuş bir adam ayrılık hediyesini bırakıp gitti...
Kendisiyle yapılan bir röportajdan ufak alıntı ve kliplerle bitireyim;

"İnsan mutsuzsa hiçbir ideoloji onu etkilemez. Bir çocuğun karnı açsa sen ona dünyanın en güzel masalını da anlatsan o çocuk ağlar. Karnı tok olan, masallar arasında tercih yapar. Çocuğun karnı aç. Halkın karnı aç, ne masal anlatırsan anlat. O yüzden halk tercihlerini de ideolojik olarak yapmıyor. Halk kimde ekmek olacağını sanıyorsa ona sarılıyor. Ama denize düşen yılana sarılır.''

Hayaloğlu'nun meşhur "Ah Ulan Rıza" şiiri


Ahmet Kaya - Ayrılığın Hediyesi
"Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe Bütün aydınlıkları içine sezebilmek gibi Mülteci isteklerim oldu arasıra biliyorsun Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asiyorum Bu son olsun, son olsun."

1 Mart 2009 Pazar

Hoş Geldiniz, O... Çocukları

daha da gelmeyiz sinemaya:)


Bazen film isimleri tehlikeli olabiliyo ki bu en güzel örneği olmuş,
sinema ismi ile birlikte film ve seansların yer aldığı yerde istemeden de olsa enteresan bir mesaj veriyor.
Muhtemel cep telefonuyla çekilmiş, güzel yakalanmış bir kare, kim olduğunu bilmiyorum ama parmağına sağlık diyelim.