İkisi de ‘dünyanın en iyi aktörü kim?’ sorusunun cevabı. İkisi de aynı dönemde sinemaya başladı. İkisi de Actor’s Studio’dan. İkisi de beyazperdenin en ‘cool’ aktörlerinden. Ve ikisinin aynı filmde yer alması ancak 14 yıldan sonra gerçek oldu.
Robert De Niro ve Al Pacino... Dünyanın sayılı oyuncularından... Kariyerleri boyunca sadece tek bir sahnede karşılıklı oynadılar, ta ki ‘Orijinal Cinayetler’e kadar. Bu hafta Türkiye’de de gösterime girecek olan ‘Orijinal Cinayetler’ yurt dışında çok olumlu eleştiriler almasa da iki dev oyuncuyu bir araya getirmesi bakımından önem kazanıyor.
Onların adları yüz yılı aşan sinema tarihinde birkaç oyuncuyla beraber en üstte yer alıyor. Son dönemde -özellikle Robert De Niro- eski filmlerini aratacak kadar kötü filmlerde oynasalar da yine de filmleri merakla bekleniyor.
Özellikle sinefiller tarafından sorulan ‘Hangisi daha iyi oyuncu?’ sorusunun cevabı elbette yok. Öte yandan iki aktörün kariyerlerine ve hayatlarına bakıldığı zaman çok büyük benzerlikler görülüyor. İkisi de aynı dönemlerde sinemaya başlıyorlar, yükselişleri ve zirveye yerleşmeleri de aynı dönemlerde gerçekleşiyor.
Marlon Brando’dan sonra Jack Nicholson, Dustin Hoffman ve Jeff Bridges ile beraber oyunculukta zirveyi simgeliyorlar. İrlanda asıllı De Niro da İtalyan asıllı Pacino da metot oyunculuğunun en önemli temsilcilerinden aynı zamanda. Eğitim aldıkları ‘Actor’s Studio’nun adı canlandırdıkları karakterlerle birlikte her zaman anılıyor.
BÜYÜK FİLMLERİ
Marlon Brando ekolünden gelen iki oyuncu da son kırk yılın en önemli Amerikan filmlerinin çoğunda yer aldı. ‘Taxı Driver’, ‘Baba 1-2/ The Godfather I-II’, ‘Serpico’, ‘Mean Streets’, ‘Köpeklerin Günü/ Dog Day Afternoon’, ‘Kızgın Boğa/ Raging Bull’, ‘YaralıYüz/ Scarface’, ‘Bir Zamanlar Amerika/ Once Upon a Time in America’, ‘Kadın Kokusu/ Scent of a Woman’, ‘Brazil’, ‘Carlito’nun Yolu/ Carlito’s Way’, ‘Angel Heart’, ‘Büyük Hesaplaşma/ Heat’, ‘Sıkı Dostlar/ Goodfellas’, ‘Casino’, ‘Köstebek/ Donnie Brasco’, ‘Jackie Brown’...
Sinemayı uzaktan yakından takip eden neredeyse herkesin unutamadığı bu filmlerde ikisi de defalarca en iyi performanslarını sergilediler. Unutulmayacak karakterlere hayat verdiler. Defalarca ödül kazandılar. Ama iki dev oyuncunun başarısı, onlarca ödülün, adaylığın ve bütün maddi başarıların ötesinde görülüyor. Yaptıkları işte hep en iyi olarak anılmanın ötesinde görülüyor. Yer aldıkları başyapıtların ötesinde görülüyor. Bu sebeple onları bir arada görmek çoğu sinemasever için büyük bir zevk.
İLK BULUŞMA: THE GODFATHER II
Üzerine en fazla makale yazılan, kendinden sonraki filmleri en çok etkileyen, sinema tarihinin en iyi filmlerinden ‘Baba 2/ The Godfather Part: II’ aynı zamanda kariyerinin başındaki iki büyük aktörün de birlikte yer aldıkları ilk film.
Al Pacino’nun Michael Corleone’yi Robert De Niro’nun da Marlon Brando’yla özdeşen Don Corleone’nin gençliğini canlandırdığı film, usta oyuncuların ortak sahneleri olmamaları sebebiyle çoğu kişi için ilk buluşma sayılmasa da iki aktörün çoğu sahnesi unutulmazlar arasına girmişti.
ÜNLÜ ‘KAHVE İÇME’ SAHNESİ
Amerikan sinemasının en büyük ustalarından Michael Mann’in epik suç filmi ‘Heat/ Büyük Hesaplaşma’da De Niro ve Pacino karşı saflarda yer aldı. Biri polis diğeri ise suçluyu canlandırdı. İlk gösterime girdiğinde iki oyuncunun karşılıklı oynadıkları ‘kahve içme sahnesi’ izleyenleri mest ettiği gibi ‘en ünlü sahneler’e de adını yazdırdı. Filmin sonlarına doğru gerçekleşen sahnede Pacino’nun canlandırdığı Vincent Hanna, De Niro’nun canlandırdığı Neil McCauley’e ‘Bir kahve içelim mi? diye sorar. Bu sahnede gerçekleşen tüm diyaloglar filmin birçok öğesi gibi kültleşir.
90’ların en önemli filmlerinden kabul edilen ‘Büyük Hesaplaşma’nın son sahnesinde iki oyuncuyu bir arada görmek isteyen sinemaseverleri ‘beklenen bir sürpriz’ niteliğinde dramatik bir son bekledi.
14 YIL SONRA, BEKLENEN FİLM
‘Büyük Hesaplaşma’dan sonra ikilinin yeni bir filmde oynamaları gündeme gelse de bu yönde bir proje hayata geçirilemedi. 2000’li yılların başında Michael Mann ikiliyi bir araya getirmek istese de bu projeden de sonuç alınamadı.
İki usta aktörün aralarında bir sorun olduğu yönünde haberlerin çıkması ve özellikle Robert De Niro’nun son yıllarda vasat işlere imza atması hayranlarının beklentilerini azalttı.
Jon Avnet’in yönettiği ‘Righteous Kill/ Orijinal Cinayetler’ yıllardır istenen ve beklenen buluşmayı gerçekleştirmiş oldu. Ama film yurt dışında ‘sıradan bir polisiye’ olarak yorumlandı ve iki oyuncunun uzun zaman sonra birlikte yer aldıkları filmin daha önemli bir proje olması gerektiği belirtildi.
Her şeye rağmen iki dev oyuncuyu uzun bir aradan sonra aynı filmde görmek ‘Orijinal Cinayetler’i izlemek için yeterli bir sebep olarak görülüyor.
"herkesin inandığı bir şey var bu .mına kodugumun hayatında, benimki de sensin..."
26 Eylül 2008 Cuma
23 Eylül 2008 Salı
Can Yücel - Gool
Çizgi Roman & Kahraman
John Constantine
2008'in yaz ayları yine çizgi roman uyarlamalarının çekişmesine sahne oldu. 'Hulk' ve 'Dark Knight' gibi büyük bütçeli uyarlamaların ardından haftaya da 'Hellboy II' Türkiye'de gösterime girecek. Yeni sezonda yeni uyarlamalar beklenirken, dünyanın en önemli sinema dergilerinden Empire ise internet sitesinde en büyük 50 çizgi roman kahramanını seçiyor. Ağırlıklı olarak DC Comics karakterlerinin bulunduğu listede geriye doğru ilk 10 şöyle:
10 - Thing
9 - Magneto
8 - The joker
7 - Judge Dredd
6 - Dream
5 - Spider-man
4 - Wolverine
3 - John Constantine
2 - Batman
1 - Superman
2008'in yaz ayları yine çizgi roman uyarlamalarının çekişmesine sahne oldu. 'Hulk' ve 'Dark Knight' gibi büyük bütçeli uyarlamaların ardından haftaya da 'Hellboy II' Türkiye'de gösterime girecek. Yeni sezonda yeni uyarlamalar beklenirken, dünyanın en önemli sinema dergilerinden Empire ise internet sitesinde en büyük 50 çizgi roman kahramanını seçiyor. Ağırlıklı olarak DC Comics karakterlerinin bulunduğu listede geriye doğru ilk 10 şöyle:
10 - Thing
9 - Magneto
8 - The joker
7 - Judge Dredd
6 - Dream
5 - Spider-man
4 - Wolverine
3 - John Constantine
2 - Batman
1 - Superman
22 Eylül 2008 Pazartesi
Kör Tuğrul - Zeki Demirkubuz
Siyah-beyaz rengin en büyük özelliği de odur; Dünyanın en büyük tezatlığıdır.
Bugün baktığım zaman inanın Beşiktaş dışında bir sürü şey artık bana ülkede boş gelmeye başladı. Çünkü insan biraz da böyle. İnsanın yüksek bulduğu, değer verdiği, akıldışı bile olsa bir şeyler olmalı. Öbür türlü hayatı yaşarken zorlanmaya başlıyoruz.
Kimse bana "Beşiktaşlı ol" demedi, Isparta'da öyle bir gelenek de yoktur zaten. Herkes ya Fenerliydi ya Galatasaraylı. Ben, o resimden o futbolculardan, özellikle de Kör Tuğrul'dan, Kör Tuğrul'un o tipsizliğinden etkilendim. Bazı insanların içinde doğal olarak var bu demek ki: Ben hayatta da güzelleri, yakışıklıları merak etmedim hiç. Bugün filmlerimde de bu var, hep daha karanlık şeyleri merak ettim.
Zeki Demirkubuz
Bugün baktığım zaman inanın Beşiktaş dışında bir sürü şey artık bana ülkede boş gelmeye başladı. Çünkü insan biraz da böyle. İnsanın yüksek bulduğu, değer verdiği, akıldışı bile olsa bir şeyler olmalı. Öbür türlü hayatı yaşarken zorlanmaya başlıyoruz.
Kimse bana "Beşiktaşlı ol" demedi, Isparta'da öyle bir gelenek de yoktur zaten. Herkes ya Fenerliydi ya Galatasaraylı. Ben, o resimden o futbolculardan, özellikle de Kör Tuğrul'dan, Kör Tuğrul'un o tipsizliğinden etkilendim. Bazı insanların içinde doğal olarak var bu demek ki: Ben hayatta da güzelleri, yakışıklıları merak etmedim hiç. Bugün filmlerimde de bu var, hep daha karanlık şeyleri merak ettim.
Zeki Demirkubuz
O An...
Ütopik Gazi Antep
Dün akşam oynanan Beşiktaş - Antep maçı gösterdi ki Sergen'in çok kullandığı tabirle G.Antep takımı şuana kadar süper lig adı altında mücadele eden takımlar içinde belki de gerçekten tek takım olanı.
Forvetteki elemanları kendini atıp kırmızı kart yemese BEşiktaş mümkün değil o futbolla rahat bir galibiyet alamazdı. 10 kişi kalmasına rağmen sürekli tek top oynayan, boşa kaçan, duvar paslarıyla rakibi bozan, yardımlaşan şahane bir takım yaratmışlar ki yabancıları özellikle 10 numaraları Tabata muhteşem bir topçu Tsubasa misali:)
Antep'te eksik olarak görülebilecek hususlar şut girişiminde çok bulunmamaları ve defans hattında çizgi halinde ileri çıkıp geri gelme durumunu henüz oturtamamış olmaları.
Beşiktaş cephesinde ise erken gelen gol dışında sadece kornerlerde etkili olabildik ki rakip de bir kişi eksik kalınca piyango vurdu denilebilir. Savunma hattı çok daha fazla güven verse de Nobre dışında hücum hattına hareket getiren, ara paslarına koşan, çırpınan bir tane bile futbolcu yok. Neyse ki Zapotochny gibi bir adam alınmış ki rakibin zaafından bile yararlanamayan hücumcuların bittiği anda devreye girip çalımlarve driplingle 65 metre gidip harika bir ara pası vererek gecenin en güzel hareketlerinden birine imza attı. Beşiktaş'ta her nedense sürekli ayakta top tutma hastalığı mevcut. Delgado da yoksa organize olma namına bir hareket görmek pek mümkün değil. Bir başka sorun da yabancı kontenjanı olacak ilerki süreçte kenarda oturacak yabancılar mutlaka sorun olacaktır keza yine yabancı kontenjanı yüzünden Sivok-Zapo ikilisi bozulacak olursa da savunmada bildik hatalar silsilesi baş gössterecektir. Son olarak topçuların yanlış mevkilerde oynatılması da Ertuğrul'un Avrupa ve Lig maçları için denediği rotasyonda sinir bozuyor. İnceman'ın geçen maç sağ kanatta denenmesi, dünkü maçta Toraman'ın sağ bek oynaması ve yine Tello'nun tüm verimliliğinin yok edilerek sol beke hapsedilmesi gibi sorunlar bizi bekler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)