"herkesin inandığı bir şey var bu .mına kodugumun hayatında, benimki de sensin..."
22 Ağustos 2008 Cuma
21 Ağustos 2008 Perşembe
Manu Chao'dan Mesaj Var!
Daha önce Sulukule ve sözde kentsel özde rantsal dönüşüm adı altında yapılanlara değinmiştik.
Yapılanlara Sezen Aksu, Tony Gatliff gibi usta yönetmen ve Gogol Bordello gidip yerinde destek veririken Manu Chao'da kendi internet sitesinde Sulukule Platformunun uluslararası destek kampanyasına yer vermişti.
Manu Chao Avrupa turnesinin son ayağı olan Fransa'da konsere "Sulukule Susmayacak" yazan tişörtü ile çıkmış, pek de yakışmış.
Lilja 4-Ever
Her yil seks işçisi olarak çalıstırılan milyonlarca çocuğa ithaf olunan film dağılan sovyetler birliğinde küçük bir şehirde yaşayan 16 yaşındaki Lilja'nın dramını konu alıyor. Lilja annesi ve annesinin sevgilisi tarafından terk edilir; parası ve yiyecegi yoktur; hayatin kötülüklerine karşı koymaya çalışır; daha güzel bir dünya hayalini kurar. her zaman yanında olan küçük Volodya dışında yapayalnızdır...
Tüm zamanların en büyük ustalarından Ingmar Bergman'a göre kendisinden sonra İsveç sinemasının en yetenekli ismi, bir deha Lukas Moodysson.
"Birlikte" adlı komün hayatını anlatan, 70'lerde kendisi de annesi ve annesinin sevgilisiyle komün hayatı yaşayan yönetmen kendi hayatından parçalarda sunarken günümüzü muhafazakar, kutsal aile kavramına, cinsellikten politikaya göndermeler barındıran, kendisini kitlelerle buluşturan filme imza attı.
Birlikte
3.filmi "Lilja 4-Ever" ise yönetmenin toplumlara vurduğu acı bir yumruk, boğazda düğümlenip kalan bir film açıkçası. Komünizm sonrası Rus toplumunun ahlaki ve toplumsal çöküşünü, insanlar dahil herşeyin satın alınabileceğini tokat gibi çarpıyor.
Başrolde 15 yaşında filmde oynayan Oksana Akinshina olağanüstü bir performans sergiliyor. Ailesi tarafından, toplum tarafından dışlanan, değerlerin çöktüğü bir ortamda tutkal koklayıp, daha güzel bir dünya hayali kuran, zevk düşkünü erkekler tarafından alınıp satılmaya başlanan, boşuklta yürüyen kimliksiz bir karakteri mükemmel oynuyor ki bu filmden sonra Bourne sersinin ikinci filmi The Bourne Supremacy'de de rol kapmayı bildi. Film aynı zamanda tanrı kavramına bakış atan, sokağa atılmış sokak çocuğu ile Lilja'nın tertemiz arkadaşlığını da anlatan ama vahşi kapitalizmin, kaybolan değer yargılarının, istismarın resmini çizip izleyeni sarsıyor.
Lukas Moodysson
Son filmi 'Yüreğimdeki Delik' ile yine söylenmeyeni, görmezden gelenleri beyaz perdeye aktaran senarist-yönetmen Moodysson bu filmle biraz gerilese de boynundan düşmeyen poşusu ve can yakıcı hikayeleriyle son dönemde sinemaseverleri umutlandıran, güzel işlere imza atmaya devam edecektir şüphesiz.
Tüm zamanların en büyük ustalarından Ingmar Bergman'a göre kendisinden sonra İsveç sinemasının en yetenekli ismi, bir deha Lukas Moodysson.
"Birlikte" adlı komün hayatını anlatan, 70'lerde kendisi de annesi ve annesinin sevgilisiyle komün hayatı yaşayan yönetmen kendi hayatından parçalarda sunarken günümüzü muhafazakar, kutsal aile kavramına, cinsellikten politikaya göndermeler barındıran, kendisini kitlelerle buluşturan filme imza attı.
Birlikte
3.filmi "Lilja 4-Ever" ise yönetmenin toplumlara vurduğu acı bir yumruk, boğazda düğümlenip kalan bir film açıkçası. Komünizm sonrası Rus toplumunun ahlaki ve toplumsal çöküşünü, insanlar dahil herşeyin satın alınabileceğini tokat gibi çarpıyor.
Başrolde 15 yaşında filmde oynayan Oksana Akinshina olağanüstü bir performans sergiliyor. Ailesi tarafından, toplum tarafından dışlanan, değerlerin çöktüğü bir ortamda tutkal koklayıp, daha güzel bir dünya hayali kuran, zevk düşkünü erkekler tarafından alınıp satılmaya başlanan, boşuklta yürüyen kimliksiz bir karakteri mükemmel oynuyor ki bu filmden sonra Bourne sersinin ikinci filmi The Bourne Supremacy'de de rol kapmayı bildi. Film aynı zamanda tanrı kavramına bakış atan, sokağa atılmış sokak çocuğu ile Lilja'nın tertemiz arkadaşlığını da anlatan ama vahşi kapitalizmin, kaybolan değer yargılarının, istismarın resmini çizip izleyeni sarsıyor.
Lukas Moodysson
Son filmi 'Yüreğimdeki Delik' ile yine söylenmeyeni, görmezden gelenleri beyaz perdeye aktaran senarist-yönetmen Moodysson bu filmle biraz gerilese de boynundan düşmeyen poşusu ve can yakıcı hikayeleriyle son dönemde sinemaseverleri umutlandıran, güzel işlere imza atmaya devam edecektir şüphesiz.
20 Ağustos 2008 Çarşamba
Graffity
1990 İtalya Dünya Kupası'nda hafızalarda yer etmiş olaylardan biri Hollanda-Almanya karşılaşmasında zaten fazlasıyla sert geçen iki takım mücadelesinde Rijkaard'ın aşırı abuk hareketleri, yaptığı sert müdehale, laf atmalar ardından da Voller'in rakip cezaalanında penaltı yaptırmaya çalışması ve Hollanda kalecisine teması sonrası olay kopar, medyanın önderliğinde Rijkaard'ın "lama" lakabıyla anılmasına vesile olan olay ve graffity bilmem nerden...
Asıl fotoğraf da aşağıda; bu arada Voller'e acayip kıl olurdum orası ayrı:)
The Big Kahuna
Well, I'll be a son of a bitch! I don't smoke, you quit drinking, Bob here wouldn't even dream of looking at another woman with lust... between the three of us, we're practically Jesus.
Hemen hemen tek bir mekanda ve 4 karakter arasında geçen, başrolde Kevin Spacey ve Denny de Vito'nun şahane uyumlarıyla renk kattıkları Big Kahuna adlı filmden.
Büyük bir firma adına çalışan çok başarılı bir pazarlamacı rolünde Denny de Vito'nun bizzat ağzından dökülen replikler;
- Dürüst insansın,
İnanıyorum buna. İçinde derinlerde bir yerlerde dürüst olmak için kıvranan bir şeyler var.
Kendine sorman gereken soru şu :
Bu tüm hayatımı etkiliyor mu?
Din vaizleri vermen, inandığın yada inanmadığın inançlarını satman hiç önemli değil.
Ha İsa’yı satmışsın, ha insan haklarını, ha hiç para olmadan emlakçılıktan para vurmayı...
Bu insani insan kılmaz, bir pazarlamacı kılar.
Biriyle dürüstçe konuşmak istiyorsan, bir insan olarak, ona çocuklarını sor, hayalleri neymiş öğren, öğrenmek için başka neden olmadan.
Çünkü bir sohbete girer girmez yönetmek istersen bu artık sohbet olmaz.
Bu ağız yapmaktır.
İnsan değilsindir.
Pazarlamacısındır.
Karakter nedir diye soruldu bana.
çeşitli insan resimleri gösterildi.
Yüzlerden bahsediyorum.
Ama soru bundan daha derin.
Soru şu , gerçekten bir karakterin var mı?
Eğer dürüst fikrimi istiyorsan, hayır yok.
Nedeni basit.
Henüz hiç pişman olmadın.
- Karakterim olmadığını mı söylüyorsun?
-Pişman olmam gereken bir şey mi yapmam gerekir diye soruyorsun şu an içinden biliyorum...
Hayır zaten pişman olacak çok şey yaptığınızı söylüyorum.
Sadece ne olduklarını bilmiyorsun.
Onları keşfettiğinde, yaptığın şeydeki hatayı gördüğünde atlatmak için her şeyi yaparsın.Olmayacağını bilirsin.Çünkü çok geçtir.
Ve onu kaldırır yanında taşırsın.
O hayatın sürdüğünü hatırlatır.
Dünya sen olmasan da döner.
Sonunda hiç önemin yoktur.
İşte o zaman karakterin olur.
çünkü dürüstlük ta içinden uzanır.
ve tüm yüzüne dövmesini yapar.
O güne dek, bir şekilde, belli bir noktanın ilerisine gitmeyi bekleyemezsin...
Hemen hemen tek bir mekanda ve 4 karakter arasında geçen, başrolde Kevin Spacey ve Denny de Vito'nun şahane uyumlarıyla renk kattıkları Big Kahuna adlı filmden.
Büyük bir firma adına çalışan çok başarılı bir pazarlamacı rolünde Denny de Vito'nun bizzat ağzından dökülen replikler;
- Dürüst insansın,
İnanıyorum buna. İçinde derinlerde bir yerlerde dürüst olmak için kıvranan bir şeyler var.
Kendine sorman gereken soru şu :
Bu tüm hayatımı etkiliyor mu?
Din vaizleri vermen, inandığın yada inanmadığın inançlarını satman hiç önemli değil.
Ha İsa’yı satmışsın, ha insan haklarını, ha hiç para olmadan emlakçılıktan para vurmayı...
Bu insani insan kılmaz, bir pazarlamacı kılar.
Biriyle dürüstçe konuşmak istiyorsan, bir insan olarak, ona çocuklarını sor, hayalleri neymiş öğren, öğrenmek için başka neden olmadan.
Çünkü bir sohbete girer girmez yönetmek istersen bu artık sohbet olmaz.
Bu ağız yapmaktır.
İnsan değilsindir.
Pazarlamacısındır.
Karakter nedir diye soruldu bana.
çeşitli insan resimleri gösterildi.
Yüzlerden bahsediyorum.
Ama soru bundan daha derin.
Soru şu , gerçekten bir karakterin var mı?
Eğer dürüst fikrimi istiyorsan, hayır yok.
Nedeni basit.
Henüz hiç pişman olmadın.
- Karakterim olmadığını mı söylüyorsun?
-Pişman olmam gereken bir şey mi yapmam gerekir diye soruyorsun şu an içinden biliyorum...
Hayır zaten pişman olacak çok şey yaptığınızı söylüyorum.
Sadece ne olduklarını bilmiyorsun.
Onları keşfettiğinde, yaptığın şeydeki hatayı gördüğünde atlatmak için her şeyi yaparsın.Olmayacağını bilirsin.Çünkü çok geçtir.
Ve onu kaldırır yanında taşırsın.
O hayatın sürdüğünü hatırlatır.
Dünya sen olmasan da döner.
Sonunda hiç önemin yoktur.
İşte o zaman karakterin olur.
çünkü dürüstlük ta içinden uzanır.
ve tüm yüzüne dövmesini yapar.
O güne dek, bir şekilde, belli bir noktanın ilerisine gitmeyi bekleyemezsin...
19 Ağustos 2008 Salı
Kitap.NTV
O An programını kitaplaştırmaya karar verdikten sonra ardı ardına Almanaklar, Futbol ve Küreselleşme, dinler atlası, küresel ısınma gibi güzel kitap serilerini çıkartan Ntv'den birkaç hafta önce raflarda kendine yer bulan, takım sporları, ferdi sporlar, ekstrem sporlar gibi 200'den fazla spor hakkında rehber özelliği taşıyan harika bir kaynak mevzu bahis olan kitap, Spor Kitabı.
Kitabın en güzel ayrıntılarından biri ise özel çim kapağa sahip olması ki insanı halı sahada hissettiriyo dokunmak bile yetiyor efendim.
Kitabın normal ciltsiz fiyatı 22 ytl iken bu şahane ciltli olanı ise 30 ytl ki buna değer.
Bu fiyatlar kitap.ntvmsnbc.com fiyatları, dışarda 3-5 ytl daha pahalıdır büyük ihtimal.
Spor ve futbol kaynağı, kitapları konusunda fazlasıyla geri olduğumuz açık, hele bu ülke futbola tapıyo, futbolla yatıp kalkıyo gibi gerçek dışı açıklamaları satılan 3-5 futbol kitabı noluyo o zaman demekten alamıyo insan kendini. Bizimkisi sevmekten öte sevgisini kusmak, deşarj olmak, evde-sokakta biriktirdiğimiz siniri yeşil sahaya hönkürmek olsa gerek daha çok...
Time
Habercilik alanında referans kabul edilen, fotoğrafçılık hususunda da arşiv değeri olan, dünyanın en saygın haber dergisi Time son baskısında Türk fotoğrafçı Ümit Bektaş'ın fotoğrafını kapakta kullanmış. Yaşananların yeni bir soğuk savaş habercisi olabilirliğinden bahsedilmiş.
Amerika'nın desteklediği, daha doğrusu yönlendirdiği ülkelerden Gürcistan'ın Osetya'daki hareketinin ardından Rusya'nın büyük tepkisi, yağdırılan bombalar ve sık sık görülen sıcak temas ile birlikte Gürcüler büyük zarara uğrarken, ne kendinden ne de Rusya'nın gücünden habersiz, piyon olmaya mahkum Saakasvili gibi bir lidere sahip olmalarının cezasını çekiyorlar.
Velhasıl fotoğrafın açıklamasında da fotoğraftaki Rus askerinin tavrı, imzalanan antlaşmaya rağmen halen Gürcistan'dan çekilmeyen Rusya'nın kararlılığını simgeliyor denmiş...
17 Ağustos 2008 Pazar
Tipitip: Neşeli Dostunuz...
Buram buram nostalji yaparken akla en saçma ya da ufakken kafada yer etmiş ayrıntılar çıkabiliyor.
Misal Çengelköy'de Süper Baba ve Smaatya'da İkinci Bahar gibi dizilere öncülük eden, içtenliği ve buram uram semt kültürüyle Kuzguncuk dolaylarında renkli karakterleri, Şarkir ile şahane uyumlarıyla Perihan Abla , Cosby Ailesi, Dük kravatları, işte susam sokaağıı, bir nesil öğrenciyi kokusuyla bağımlı yapmış olan arı mayalı silgiler, nerdeyse kürdandan bile bomba yapabilecek kapasitede olan "macgyver", A takımı, Görevimiz Tehlike, Grup Vitamin şarkılarını ezberleme, no haşhaş yes vitamin gibi onlarca eski zamana özlem barındıran, eski mahalle sokakları gibi detaylar kafayı büyüdükçe kemirmeye devam ediyor.
Bir diğer kemirgen o dönemin ikonlarından olan Tipitip sakızlarıydı. Sakızın kabında Gırgır'ın çizerlerinden Bülent Arabacıoğlu'nun çizdiği, kocaman gözlük, şapka ve papyon sahibi Tipitip karakteri bulunan, koklayıp koklayıp ağzımıza attığımız güzel bir sakızdı. Bakkal amcalar eskileri kakalamayı sevdiğinden çoğu zaman kazık gibi olurdu bunlar ama koymazdı:)
Bayıltan sıcaklarda top oynama seanslarına girişmeden numarasına göre birbirimizi üttüğümüz, biriktirdiiğimiz Turbo Sakızları vardı birde. Sürekli sakızın içinden prototip manyak arabalar çıkar, aptal aptal bakardık. Kağıtların köşelerine bulunan rakamlara göre bir nevi kumar oynanır, kazanan "üttüm üttüm" tadında hareketler yaparak karşı tarafın sinirleriyle oynardı.
Bu zamanla bakkallara düşen futbolcu kartlarıyla manyaklık derecesine dönüştü. Son rakamına göre oynanırdı genellikle, evden para kopartılıp bakkalın kapısına dayanılır ordan kartlar seçilip elinle kavrayamayacak hale gelene kadar para tüketildikten sonra başlanırdı ütmece... işte eyle...
Misal Çengelköy'de Süper Baba ve Smaatya'da İkinci Bahar gibi dizilere öncülük eden, içtenliği ve buram uram semt kültürüyle Kuzguncuk dolaylarında renkli karakterleri, Şarkir ile şahane uyumlarıyla Perihan Abla , Cosby Ailesi, Dük kravatları, işte susam sokaağıı, bir nesil öğrenciyi kokusuyla bağımlı yapmış olan arı mayalı silgiler, nerdeyse kürdandan bile bomba yapabilecek kapasitede olan "macgyver", A takımı, Görevimiz Tehlike, Grup Vitamin şarkılarını ezberleme, no haşhaş yes vitamin gibi onlarca eski zamana özlem barındıran, eski mahalle sokakları gibi detaylar kafayı büyüdükçe kemirmeye devam ediyor.
Bir diğer kemirgen o dönemin ikonlarından olan Tipitip sakızlarıydı. Sakızın kabında Gırgır'ın çizerlerinden Bülent Arabacıoğlu'nun çizdiği, kocaman gözlük, şapka ve papyon sahibi Tipitip karakteri bulunan, koklayıp koklayıp ağzımıza attığımız güzel bir sakızdı. Bakkal amcalar eskileri kakalamayı sevdiğinden çoğu zaman kazık gibi olurdu bunlar ama koymazdı:)
Bayıltan sıcaklarda top oynama seanslarına girişmeden numarasına göre birbirimizi üttüğümüz, biriktirdiiğimiz Turbo Sakızları vardı birde. Sürekli sakızın içinden prototip manyak arabalar çıkar, aptal aptal bakardık. Kağıtların köşelerine bulunan rakamlara göre bir nevi kumar oynanır, kazanan "üttüm üttüm" tadında hareketler yaparak karşı tarafın sinirleriyle oynardı.
Bu zamanla bakkallara düşen futbolcu kartlarıyla manyaklık derecesine dönüştü. Son rakamına göre oynanırdı genellikle, evden para kopartılıp bakkalın kapısına dayanılır ordan kartlar seçilip elinle kavrayamayacak hale gelene kadar para tüketildikten sonra başlanırdı ütmece... işte eyle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)