29 Aralık 2007 Cumartesi

Manu Chao - Maradona Song


Her daim yolda olan, dünyanın sorunlarıyla boğuşan, enerjisi hiç bitmeyen, Barcelona'da ikamet eden, neşeli şarkılar kadar hayatın gerçeklerini barındıran güzel şarkılarıyla Manu Chao...
konumuz ise Manu Chao'dan balkan sinemasının yüzakı Emir Kusturica'nın son ürünü Maradona filmi için verdiği şarkı La vida Tombola...
Şarkı aynı zamanda Manu Chao'nun birkaç ay önce çıkardığı son albümde de yer alırken, ilk klibinin yönetmenliğini de Emir Kusturica yapmış.
Anlaşılan ikili güçlerini birleştirmiş, pek de güzel olmuş...

'Eğer Maradona olsaydım/ Tam da onun gibi yaşardım/
Eğer Maradona olsaydım/ Asla şaşmazdım yolumdan/
Hayat bir tombala



/dipnot olarak Kusturica çekimleri geçtiğimiz ay bitirdi yanılmıyorsam ve 2008 sonbaharında vizyona girmesi bekleniyor.
tez vakit gösterilir buralara da düşer tek dileğimiz...

yutup'tan canlı performans ahanda aşağıda>

Pinturas > Boca





28 Aralık 2007 Cuma

Sinema'nın 112.Yılı


Tarih 28 Aralık 1895'i gösterdiğinde Auguste ve Louis Lumiere'nin yarattığı ve Capucines Bulvarı'ndaki Grand Cafe'de yaklaşık 33 kişinin seyrettiği sinema; 28 Aralık 2007'de tam 112 yaşına basıyor...
O gün sinema aşkını yaşayanlarla burada buluşuyor, sinemanın 112.Yıldönümünü kutluyoruz.
Sinema Lumiere kardeşlerle anılsa da birçok emektarın ve yaratıcının elinde şekillenip büyülü bir dünya halini almıştır, iyiki vardır var olacaktır efendim...

Bu tarihten önce de görüntünün ve fotoğrafçılığın gelişimiyle beraber yaratımlar ve ufak çapta gösterimlere rastlansa da 28 Aralık 1895'te ilk sinema salonu ve sinema formatına uygun biletli seyirci sözkonusudur.

Zamanla sinema edebiyat ve tiyatrodan beslenecek, sinema oyunculuk, hayal gücü, karakter gelişimi, hikaye unsurlarının da eklenmesiyle son halini alacaktı.
Bu noktada 1903 yapımı The Great Train Robbery/Büyük Tren Soygunu adlı filmin önemi büyük. Sadece soygunu anlatan çok da uzun olmayan bu filmin ardından uzun süreli filmler yapılacak, konular ve karakterler daha etkili hale getirilecekti.
Sinemanın bu sessiz dönemi bugün bile devrim niteliğinde filmlere imza atıldığının en güzel kanıtı durumdalar.
Potemkin Zırhlısı, Charlie Chaplin önderliğinde Gold Rush, Metropolis gibi...


1923'te dense de ilk renkli filme geçiş 1935 yılında Becky Sharp filmiyle olmuş. O zamandan bugüne sinema teknik, efekt ve sistem olarak sürekli gelişerek günümüze dek gelmiştir.
Zaman zaman sporda olduğu gibi propaganda aracı olarak ya da istismar olarak kullanılsa da, misal Hitler'in yaptırdığı ve halen o tarihte o tekniklerin nasıl kullanıldığı merak edilse de- farklı amaçlar sinemayı zenginleştirmiş, Fransa, Almanya ve Rusya'dan çıkan reformist sinemacılar ve akımlarla gelişim sağlamıştır.

Günlük yaşamın kokuşmuşluğundan uzaklaştıran, başka alemlerde yolculuk ettiren beyaz perdenin büyüsü hiç bitmesin...
Günümüzde artık sinemanın önüne dvd sektörü girse de o salonda hele ki yalnız başına film izlemenin tadı bir başka olsa gerek...

The End

In Iraq

Söz Irak'tan açılmışken, Bağdat yakınlarında Reuters fotomuhabirinin çektiği bir kare,
biz sahada konuşuruz hesabı Irak'lı çocuk basmış çalımı...


27 Aralık 2007 Perşembe

The Redacted


Geçtiğimiz zaman diliminde aslında ne zaman olduğunun bir önemi de olmayan, Amerikan askerlerinin, 14 yaşındaki Iraklı bir kıza tecavüz ederek, ailesi ile birlikte öldürülmesini konu alan ‘The Redacted‘ filmi Venedik gibi çok önemli festivallerde gösterildi, umarım bizlerin de izleme şansı olur.
Yönetmen koltuğunda usta Brian De Palma var. De Palma bu filmi Amerikan halkına Irak’ta olan gerçek olayların neler olduğunu anlatmak için yaptığını belirtirken basının ve ordunun bu gibi birçok olayın nasıl da üzerini örttüğünün altını çiziyor.
Filmin adını bilerek “RedactedDüzeltilmiş - olarak koyduğunu anlatan De Palma, Amerikan gazetelerinin ve televizyonlarının gerçeğe ilişkin verdikleri bilgilerin “düzeltilmiş” yani çarpıtılmış olduğunu söylüyor.

Görünüşe göre cesur, tepkisizliğe tahammül edemeyen bir yönetmenin elinden çıkan fazlasıyla rahatsız edici bir yapım ki amaç da bu belli ki. Körleşmiş toplumların gözüne gözüne misali...

dar alanda biralanmalar

26 Aralık 2007 Çarşamba

Beer Art

bira temalı çalışmalar...arkadaş arası muhabbetlerde sakız olan pub açma hayali kuranlara armağan olsun.


Donnie Darko > Mad World

-Donnie: neden o salak tavsan kostumunu giyiyorsun?
-Frank: neden o salak insan kostumunu giyiyorsun?

Richard Kelly'nin genç yaşta senaryosunu yazıp yine yönetmenlik için çok genç yaşta filme çektiği bağımsız bir film olan Donnie Darko yaklaşık 4,5 milyon dolar gibi sinema sektörü için çok mütevazı miktara mal olmuş bir film.
Yapımcı ise güzel varlık, şirin insan Drew Barrymore ki kendisi oyuncu kadrosunda da mevcut.

Gençliğe dair çözümlenememiş, görmezden gelinen sorunlar, Amerikan banliyö yaşamının klişeleri, 80'lerde Reagan dönemi ve felaketin eşiğindeki bir ülkeye sayısız göndermeler, altmetinler barındıran, kafa karıştıran, karanlık atmosferiyle, şahane müzikleriyle, kurgusuyla zamanda yolculuk ve zamanda sıkışmış insanların çaresizliğine dair etkileyici bir film, hayranları da her geçen gün artmakta...


söz yine müzikten açılınca filmin şahane müziklerinden Gary Jules'in Mad World parçasını, filmin klibi eşliğinde vermek farz oldu. Sanatçının orjinal klibi çok daha güzel ve orjinal. O klibi yutup benzeri yerlerde izleyin derim, bu klipten etkilenip mi acaba bizimkiler Akbank reklamında olduğu gibi reklamlara sardı diye düşünmeden edemedim.

Gary Jules - Mad World

25 Aralık 2007 Salı

Bukowski / inciler, aforizmalar...

-hayvanlara aşığım. sorunum insanlarla.

MAHVOLMUŞ HAYATLAR
'aynı kadınla iki kez
evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
William Saroyan.

hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
her zaman vardır,
William,
neyin veya kimin
bizi önce
bulduğuna
bakar,
mahvolmaya hep
hazırızdır.

mahvolmuş hayatlar
olağandır
bilgeler için de
ahmaklar için de.

ancak
o mahvolmuş hayat
bizimki olduğunda,
işte o zaman
farkına varırız
intiharların,ayyaşların,hapisane
kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
ve benzerlerinin.
varoluşun
menekşeler kadar,
gökkuşağı
kasırga
ve
tamtakır
mutfak
dolabı
kadar
olağan
bir
parçası
olduklarının.

***

-son azizleridir bu dünyanın kaçıklar ve ayyaşlar...

"Zehirlenmiş gibi hissediyorum kendimi bu akşam. Üstüme işenmiş gibi; iliklerime kadar yorgunum. Tamamen yaştan kaynaklanmıyor ama payı olabilir. Kitle, benim için zor olan İnsanlık, o kitle sonunda kazanıyor galiba. Sorun herşeyin onlar için yinelenen bir gösteri olmasında sanırım. Tazelik yok içlerinde. Mucizenin kırıntısı yok. Kendilerini öğütüp duruyorlar, üstelik üstüme. Farklı bir insan görsem devam etmek için güç bulacağım kendimde. Ama öyle bayat, öyle kasvetliler ki. Heyecan yok. Gözler, kulaklar, bacaklar, sesler var ama...hiç. içten içe pıhtılaşıyor, kendilerini yaşadıklarına inandırıyorlar. Gençken daha iyiydi; arayış içindeydim. Geceleri sokakları dolaşırdım...kaynaşırdım, dövüşürdüm, arardım..Hiçbirşey bulamadım. Kadınlara gelince; her kadın bir ümitti ama çok sürmedi. Durumu hayli çabuk kavrayıp rüyalarımın kadınını aramaktan vazgeçtim; kabus gibi olmayan bir kadın kabulümdü. İnsanlara gelince; artık hayatta olmayan ölümsüzlerde buldum ne bulduysam-kitaplarda. Klasik müzikte. Güç verdiler bana. Ama sihirli kitapların sayısı sınırlıydı, bir süre sonra tükendiler. Yıkılmaz kalem klasik müzikti".

Otobüs Durakları

Otobüs durakları farkında olmasak da hayatımızda önem arz eder. Evsizlere geceleri evsahipliği yaparken, misal yağmur yağarken insanları çatısı altına toplar, genelde aynı saatlerde aynı kişilerle karşılaşırsınız, bilmem ne üniversiteliden ders verilir gibi klişe ilanlara rastlamak da olası. Velhasıl son yıllarda durakları reklamcıların esir aldığı bir gerçek.
Bizde genelde hükümet yanlısı propaganda, belediye başkanının kendisini pohpohladığı sevimsiz fotoğrafları ya da koca koca görüntü kirliliğinden öteye gidemeyen bir durum sözkonusu.
Özellikle ülke sınırları dışında çok yaratıcı ve enteresan otobüs durakları hemen aşağıda;






23 Aralık 2007 Pazar

Funny Goalkeeper > Sky Commercial

Sky televizyonunun güzel futbol reklamlarından biri.
Sky football: for true fans sloganıyla, izlemiş olmanız muhtemel ama es geçmeyelim;