17 Ağustos 2011 Çarşamba

17 Ağustos

Unutmadık diyeceğim ama milletçe çoktan unuttuk, unutmaya, ihmal etmeye ve hatta yenisi yaşanana kadar görmezden gelmeye, üzerini örtmeye devam edeceğiz. Sonra da kader diyip geçeceğiz, yeni felaketleri bekleyeceğiz tekrar tekrar...


fotoğraf: forzabesiktas

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Crazy Heart

 Bad: Oğlumun yanındayken bile yanında değildim,
Jean:Nasıl olur, ben Buddy olmadan yaşayamam
Bad: İşin kötüsü ne ne biliyor musun, yaşarsın...



Yüce oyuncu her karakterin adamı Jeff Bridges'in çok öncelerden beri hak ettiği oscarı almasına vesile olan, gösterişsiz, ağdasız, salya sümüksüz ama bir o kadar etkileyici ve alkol kokusunun gelip yanaştığı, son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden Crazy Heart.

Thomas Cobb'un romanından uyarlanmış olan film çoktan dibe vurmuş bir country sanatçısı, emekçisi desek yeridir, nam-ı diğer Bad Blake'in hikayesini konu alıyor. Batakhanelere kadar düşmüş, ikinci sınıf barlarda hatta bowling salonlarında şarkı söyleyebilen Bad'in hal ve vaziyetlerine bir an bile sıkılmadan göz atıyoruz Bowling salonu bildiğin Big Lebowski'ye saygı duruşu babında olmuş zaten. Müzikler desen şahane mi şahane. Jeff abiye eşlik eden Maggie Gyllenhaal her filmindeki gibi pek sempatik minimal tadında oyunculuğuyla tam oturmuş, aynı zamanda yapımcılardan da olan büyük usta yan rollerin eşsiz adamı Robert Duvall Blake kadar bizim de dostumuz gibi adeta. Colin Farrell yerine başkası olamaz mıydı acaba diyorum birçok rolde çiğ duruyo bu adam In Bruges de çok iyiydi o ayrı ama olmamış gibin.
Ne bir adamın hikayesini anlatırken ileyeni drama boğuyo, ne göz boyama olayına girip saçma sapan sahneler, olaylarla yoruyo film tam kıvamında gerçek bir film ilemek isteyenleri kucaklıyor vatandaş.
Aşağıdan oscarlı film müziği,  Ryan Bingham'ın seslendirdiği The Weary Kind dinlenmeli;

14 Ağustos 2011 Pazar

Sen, Hep Özlenen!..

 

Aylardır Seinfeld'i tekrar sıfırdan başlayıp bitirecem ulan diye inat ettik başardık, dizilerin atası ulan bu en hası dedirtiyo, kendisinden sonra gelen hhemen tüm sitcomlar bildiğin burdan esinlenmiş arkadaş bunu tekrar çok net görüyorsun. Gel gelelim onun yanına bilke yaklaşamazlar hani günümüdeki en popüler olanları dahi gördük ki Barney falan hikaye Kramer var lan, hele George Costanza sen nasıl bir admasın ya, gelmiş geçmiş en muazzam kaybeden en baba karakter benim şahsımda yanına yaklaşabileceğini sanmıyorum kimsenin. "benim gibi birini sevebilen bir kadinla ne isim var?" tarzı onlarca cümleyi çekinmeden savurur, hep pintidir hep bahtsı ki çoktan kabullenmiştir çoğu zaman kazanmayı reddeder, yabancılar George abi. Ailesi de apayrı olaydır özellikle babası yerlere yatıran cinsten.

 

Jerry kaptanlığında keza Elaine de görülmedik şekilde arkaya itilmiş kadın karakterlerin ötesinde falasıyla sempatiktir, ön plandadır hiçbir dizide kadın karaktere bu kadar sempati duyamazsınız, her daim cinlik peşinde postacı Newman ve her dizide binbir çeşit katan envai çeşit karakter, hiç sıkmıyor kaç yıl geçerse geçsin eskimiyor ve hep en iyi kalacak lan bu iddia ediyorum.
Ona yakın bişeyler arayanlar için yine Larry David'in “Curb Your Enthusiasm”  dizisi tavsiye olunur.
 Hiç bitmesin be abi...