17 Kasım 2007 Cumartesi

The Animals - Don't let me be misunderstood

1962 yılında İngiltere-Newcastle'de kurulmuş olan İngiliz müzik grubu The Animals'ın en tanınan, büyük üne kavuşan, sayısız cover yapılan hala çok sık karşımıza çıkan parçaları Don't let me be misunderstood.

Grubun gelişimi birkaç albümün ardından alışılageldik grup refleksiyle defalarca parçalanıp farklı isimlerle ve grup üyelerinin kendi kurduğu farklı adlarla parça pinçik olup aramızdan ayrılmıştır.
Şarkıya dönecek olursak son olarak Kill Bill ve Layer Cake gibi başarılı filmlerde farklı isimlerle çok farklı coverlara imza atıldı, işte The Animals orjinali ve diğer yorumlar ki özellikle Layer Cake'teki Joe Cocker yorumu da harika...

The Animals


Joe Cocker / Layer Cake soundtrack


Nina Simone

16 Kasım 2007 Cuma

Punch-Drunk Love


Boogie Nights ve Magnolia gibi şahane işlerde yazar ve yönetmen olarak parmak basan Paul Thomas Anderson'dan 90 dakikalık güzel bir seyirlik daha...

Tekdüze, fazlasıyla klişeleşmiş, tek kalıptan çıkma filmlerden sıkılanlara birebir, ilaç niyetine Punch- Drunk Love.
Adam Sandler'in oynadığı Barry karakteri takıntılı, asosyal, kendisine ve hayatına müdahale eden yedi kız kardeş ve ölçülü oyunculuğuyla diğer kahramanımız Emily Watson'un oynadığı Lena karakteri de çok sır vermese de toplumun geri kalanından Barry kadar olmasa da farklı hareket eden, orjinal bir tip. İki enteresan karakteri bir potada buluşturan, güzel olduğu kadar garip, absürtlüğün sınırlayını zorlayan ama bir okadar da inandırıcı olan illa bir kategoriye sokacak olursak romantik komedi diyelim...


Dinlendirici müzikleri, sakinlik-sükunet tadında geçen bir film, göz alıcı renkler, güzel manzaralar, enteresan kamera hareketleri ve herşeyiyle izlenmeyi hakeden bir yapım bana kalırsa.
Farklı ve güzel tabir etsem de hiç sevmeme ve çok sevme arasında kalınabilir saygımız sonsuz:)
Adam Sandler ve Emily Watson kadar yardımcı rolde her performansıyla hayran bırakan Philip Seymour Hoffmann da filmin artılarından biri kuşkusuz...
Sıradışı bir film arayanlara, Adam Sandler'i bir de ciddi rolde görelim bakalım diyenlere, 2002 Cannes Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kapıp gelmiş, herşeyiyle mütevazı bir film bu Punch-Drunk Love.

street graffiti artist from italy








15 Kasım 2007 Perşembe

Orange County ve Gençlik Filmleri

"İnsanların sahte, aptal ve bencil olduğu bir dünyada bile umut vardır".
Orange County

Tipik Amerikan gençlik filmleri türüne sadık kalan konusu ve yapısıyla başlayan, çoğu zaman sulu komediyle güldüren tabi Jack Black'in etkisi de tartışılmaz fakat ufak kasabasından çıkmak isteyen, kalıpları kırmaya çalışan, kabuk değiştirmek üzere olan bir gencin sorunlarıyla aslında büyümeye çalışan, sistemin uysallaştırdığı gençliğe işaret eden, özellikle bizdeki sözde gençlik filmleriyle kıyaslanmayacak baya eğlenceli bir film.
Mtv filmlerinden biri çerez gibi gidiyo aslında, bir de yine absürd sinema örneği olarak yine mtv films'den Napoleon Dynamite var ki başroldeki kahramanın bir kaybedenin hikayesini kahkahalar attırarak izleten, absürdlükte sınır tanımayan, ya çok sevilen ya da çok sıkıcı bulunan bir film.
Birkaç sahnesi için bile izlenmeli derim.
Jack Black'in önderliğinde yine School of Rock gibi müziğe sırtını dayamış harika örnekler de mevcut ki zaten bu adamı bir kez izleyince favori adamınız olup çıkıyo oyuncu olaraktan, her filmini takip edeyim izleyeyim diyosunuz, absürd komediyi de , gerektiğinde ölçüllü rolleri, dramayı da gayet güzel kotarıyo -Shallow Hal'da olduğu gibi- Jack Black...

Eskilerden örnek verecek olursak 86 yapımı Ferris Bueller's Day Off gençlik filmlerinin en güzellerindendir, türün birçok örneğindeki gibi yine okul-öğrenci olayı, arkadaşlar biraz da haytalık ama renkli karakter, diyaloglar ve müzikleriyle çok güzel bir örnektir bu tür açısından. Filmde hele bir okul müdürü vardır ki yerlere yatırabilir cinsten...

Bu iki örnekten çıkarak Amerikan sinema endüstrisi böyle eğlencelik gençlik filmi türünde güzel örneklere sahip, tabi daha sonra bu türün de boku çıkmadı değil misal American Pie serisi...
bizde yeni feyz alınan daha doğrusu bu filmlerden kopya çekilen tür, tamamen amerikan klişeleriyle bezeli, toplumumuzun hiçbir özelliğini taşımayan soğuk filmler. Özellikle kar amacıyla sömestr arasına getirilmesiyle bu filmler bizde artık sömestr filmleri diye anılır oldu zaten. Rakamlara bakınca gişede başarılı olanlar da var ki kafayı yememk elde değil, Tabutta Rövaşata'ya 40 bin kişi giderken Neşeli Gençlik ve türevi gudik yapımlara 300-500 bin kişi gidebiliyo ki bu da popüler kültürün bir ürünü tabi
fakat bu popüler türün bari hakkını verseler içimiz yanmaz efenim...

14 Kasım 2007 Çarşamba

kill bill vol.2 / chingon performance

Kill Bill'in ikinci bölümünde yine ilki gibi muhteşem müzikler göze çarpmıştı,
Filmin prömiyerinde ise Quentin Tarantino'nun ölümüne kankası, Desperado, Sin City filmlerinin ve son olarak Tarantino ile ortak Grindhouse projesine imza atan Robert Rodriguez'in kendi grubu olan Chingon'un harika performansı izlemeye değer.
Robert rodriguez ismi şu an çok popüler olmasa da senaryo yazan, yöneten, kurgu yapan ve müziklerini de kendisi yapan manyak kişiliktir kendisi.
fazla laf salatası yapmadan efendim Robert Rodriguez ve dadaşlarından güzelim performans; bu arada filmin şu an 5 ytl civarında satılan dvd'sinde ekstralarda bu performans dahil birçok bonus da mevcut kovalayınız.

Chingon - Malaguena Salerosa

12 Kasım 2007 Pazartesi

FIFA Beach Soccer World Cup 2007



Rio de Janeiro'da gerçekleştirilen Plaj Futbolu Dünya Kupası'nda mutlu sona evsahibi Brezilya üstüste ikinci kez ulaştı.
Finalde Meksika karşısına çıkan sambacı dostlar, maçı 8-2 alarak kupayı bir kez daha kaptı.
Üçüncülük maçında ise Uruguay ile Fransa kapışırken, gülen taraf Uruguay oldu.

Toplam 16 ülkenin 4'er takımdan 4 grupta mücadele verdiği mücadelede Senegal, İran ve Nijerya gibi ekiplerin güzel futbolları kuşkusuz turnuvaya renk kattı.

Fransa'da tanıdık bir yüz dikkatleri çekti, takımın başındaki Cantona ve bir dönem Galatasaray'da başarıyla mücadele eden Sebastian Perez Fransa adına sahadaydı, bir penaltı kaçırmasına rağmen kendisini görmek mutlu etti...

turnuvadan birkaç kare;














11 Kasım 2007 Pazar

Kill Bill / Anime Scene


aykırı yönetmenimiz, yapımcımız, filmlerinde oynayıp beğenilmese de fevkalade filmleriyle bizi bizden alan Quentin Tarantino'nun 4.filmi olarak geçen Kill Bill, yönetmenin tek film olarak çekip çok uzun olması nedeniyle ikiye böldüğü proje.
Birer yıl arayla vizyona girdikten sonra özellikle dövüş sahneleriyle, geniş oyuncu kadrosu, özgün senaryo ve kurgusuyla gönüllerdeki yerini hemen almıştı.
Tarantino'nun filmi Uma Thurman için yaptım demesi de başroldeki oyuncunun harika performansını onurlandırmasının yanında biraz da fetişist tarafını da akla getiriyor, Thurman'ın sahnelerindeki ayak sahneleri vs...
Uzakdoğu sinemasına ve kung fu filmlerine hayranlığını her fırsatta dile getiren usta yönetmen bu filmle hattori hanzo kılıçlarıyla, oluk oluk akan kanlarla, şiddeti şiirselleştiren rahatsızlık vermeyen her zamanki muhteşem kurgusuyla, enteresan karakterleriyle, çizgiroman havasında episodlara bölünmüş filminin özellikle şahane müzikleriyle de dikkat toplamıştı.

velhasıl Kill Bill'in ilk filminde film kadar konuşulan diğer bir unsur da uzakdoğuluların artık aştığı konulardan biri olan anime bölümüydü ki aşağıdadır kendisi, doya doya izleyiniz;