7 Eylül 2011 Çarşamba

Anason

Dokunsalar ağlayacaksın; Ama hiç dokunmuyorlar.

Ardarda dinleyesi geliyor insanın, anason kokusu burunlara ulaşıyo sanki...
Klip de ayrı güzel olmuş ki oynayan abimiz şahane, şarkı arasında bilirim gidenlerle ölünmez ama kalanlarla da yaşanmıyor diyip olayı bitiriyor.
Klarnetiyle, uduyla, bendir ve envai çeşit sazları ile güzel şarkı yapmış Zakkum, bize dinlemek düşer...

Nostalji

Nostalji serisine devam...


Başarı ve taraftar -aslında seyirci- sayısı mevzusuna atılan uçan tekmedir bu. Şampiyonluktan uzak geçen 15 sene ve çığ gibi artan Beşiktaşlı, tıka basa dolan statlar, sahiplenme ve daha bir sıkı sarılan insanlar

siyaaah

 

Sezon açılıyor lakin tadı tuzu yok hiçbirşeyin, ne ligler temiz ne takımlar, ne Beşiktaş bizim tutulduğumuz Beşiktaş, herşey bambaşka... Haftaiçinden gazete kağıtları dergiler kesip konfeti yaptığımız, tesislere koştuğumuz, sevgilerin daha bir içten olduğu günler çok geride, çok da takılmamak lazım belki de.
Herşeye rağmen Eskişlehir'de olcaz haftasonu bir mani çıkmazsa, sensiz geçen günlerin... diyerekten.
Ama gel gelelim özlüyor insan yeşil zemini görür görmez hissettiği heyecanı, takım sahaya çıkarken patlayan gümbürtüyü ve siyaah beyaaaz seslerini...

5 Eylül 2011 Pazartesi

Midnight Cowboy

 "i'm walkin' here! i'm walkin' here!"
     Bazı filmleri izlemeye kıyamazsınız, hep doğru zaman gelsin diye beklersiniz. Ulan bi kafam boşalsın şöyle bi güzel izleyeyim dersin birtürlü o vakit gelmez, aslında hep sona saklar gibi bekletirsiniz geç de olsa o an gelir. Ulan niye bu zamana kadar bekledim bunu izlemek için dersin.
Midnight Cowboy da benim için bu özel yerdeydi. Ulan bekle bekle nereye kadar, her geçen zaman zarar, pişman olacağını bile bile yapılan bir günah gibi resmen.
Bu film gelene kadar ağdalı, gösterişli toplumdan kpuk filmler ön plandayken oscar alırken Midnight Cowboy bu gidişe dur dedi, Amerikanın bilhassa New York'un arka sokaklarına, kaybedenlerine dikkat çekti, gerçek insanlara, amerikan rüyasında boğulanlara...



Açıkçası Dustin Hoffman'ın bence en sağlam oyunculuğu sergilediği film bu keza Jon Voight de Texas'ın bağrından kopmuş cowboy kod adlı saftirik abimiz rolünde şahane. Biri hırsızlıkla günü kurtarmaya bakarken diğeri jigololuk peşindedir ama ikisi de toplumsal hiyerarşinin dibindedir, exit yazısı çok bulanıktır, çok uzaktadır.
Florida'yı düşler birisi, topal ayağını unutup manyaklar gibi koşmayı, diğeri sürekli geçmişi düşünür ailesini, tutucu halkın deli diye yaftaladığı hatun kişiyi. Çok şey istemezler sadece karın doyurmak, gün geçtikçe dostlukları birbirine güç verir. Filmin sonu ayrı trajiktir otobüsün en arkasında, meraklı bakışlarının arasında. Onlar toplum için tehlikelidir, korkacak bişeyleri yoktur, dayatmalarla yaşamazlar, istedikleri gibidir ve özgürdürler aslında diğerlerinden çok daha...

11'e 10 Kala

-Karından niye ayrılmıştın?
  -Ya koleksiyonun ya ben dedi, ben de koleksiyonu seçtim tabi.
Bir gün çıktı gitti...



Pelin Esmer'in yazıp yönettiği son zamanlardaki en güzel filmlerden ki yerli yapımlarda birçok yapım var karambolde gümbürtüye giden. Bu filmi sinemada nasıl izlemedim lan diyor insan çoğu zaman olduğu gibi.
Bu tarz filmleri illaki tek başına izleyeceksin ama ota boka takılmadan, sağa sola dikkati dağıtmadan.
O kadar güzel bir sade anlatım, tadında abartısız oyunculuk fonda istanbul ve birçok güzel detay boşa gitmesin.
Mithat Bey'in hayatına dikiz yapıyoruz. Adam koleksiyoner ama öyle böyle değil, hergün gazteelerden çifter çifter alıyor, keza saatler de öyle, dergi, kitap, koleksiyoner değeri taşıyan içkiler ve hatta ekmeğin üzerindeki fırın etiketlerine kadar.



Koleksiyon işi obsesyona dönüyo arkadaş az çok biliyorum zaten filme ve mithat amcaya ısınmamı hızlandıran büyük bir etken oldu bu olay. Mithat Bey bir sahnede doktora gider, toza alerjisi olduğunu öğrenir ki aynı mevzu bende de var ona rağmen inatla abidik gubidik demeden herşeyi toplamaya devam ediyoruz.
En tepedeki diyalog zaten durumu özetliyor, koleksiyoner adam yalnızlığa mahkum sanki bana öyle geliyor.
Hergün sahaflara uğranıyor, ve bilumum uğrak yerlere eksik parçalar aranıyor, biri tamamlansa yenisi aranmaya başlanıyor...Koleksiyonunu asla paylaşmıyor, hayati önem arz ediyor hatta sağlığından da öte, rüyalarına girecek derecede takıntı olayı olabiliyor, vaktini bunlara harcıyor bundan zevk alıyor, sıkılmadan uğraşıyor tek tek bakıyor üşenmeden hepsine, satsana şunları diyenlere kıçıyla gülüyor...
Aynı zamanda yönetmenin amcası olan Mithat Amca yani Mithat Esmer ve kapıcı rolünde Nejat İşler gözönündeki iki oyuncu ve ikisi de rollerin üstesinden şahane geliyorlar, emniyet apartmanı, mithat amcanın mezarlardan sıkılma hali ve yakılmak istemesi, apartman sakinlerinin her yerde herzamanki gıcık muhabbetleri, rutubetli kapıcı dairesi, modern hayata direnen don kişot misali inatçı mithat amcanın tüm halleri, sayısı binlerce olan objelerine bağlılığı hayranlık uyandıran onlara çöp diyenleri şiddetle kınayan mithat amca ve insanı bir an bile sıkmayan ki tüm durağanlığına rağmen, güzelim film...