1 Aralık 2007 Cumartesi

Argentina 1978


En kötü tarafı sonuydu.
Onursuz ve şaşkın halde o cesetler geri dönüyordu.
Nehir yataklarına, toplu mezarlara.
Başlarını sallayarak ve unutuş şarkıları söyleyerek.

Ve biz oradaydık.
Davullarımız, delicesine terleyen bayraklarımız
ve altüst olmuş bir dünyayla...


Arjantinli şair Carlos Ferreira'nın 1978'de Arjantin'de yapılan dünya kupası için yazdığı şiir.

29 Kasım 2007 Perşembe

Beşiktaş - Marsilya

Yine ızdırap dolu dakikalar, yine gol atıp sahasından çıkmayan ki Tigana döneminden beri kronikleştiğine kanaat getirdiğim bir hadise bu, gol yiyene kadar sahamızdan bile çıkmıyoruz, o değil 10 kişi de olsa savunma yapmak farklı bir zanaat, yediğimiz golde de korner kullanırken ceza sahası çizgisinin üzerinde bir tane bile adam yok muhtemel sekecek topları savuşturmak için, akabinde bomboş topla buluştu Taiwo ve çok iyi vurduğu topu gol yaptı. Bu pozisyonda Rüştü kadar bu adama rahatça şut çektiren diğer topçularda suçlu bana kalırsa. Velhasıl gol yiyip kendimize geldik bir nebze ve top yapmaya başladık sabırlı bir şekilde ve Bobo'nun vuruşuyla 3 puanı kaptık. Maçın bitiş düdüğü çalana kadar kabız olduk yine ama grubun enteresan bir hal alması ve az da olsa gruptan çıkma umutlarını yeşertti.
Delgado'nun sorumluluk aldığında bir kez daha neler yapabildiğini hatırladık, takım ile taraftar bütünleştiğinde zayıf taraflarımızı üst düzey mücadeleyle kapatabildiğimizi gördük, Porto maçındaki son dakikada yediğimiz golü hatırlayıp iç geçirdik ve tabi bir de yabancı seçimlerinde biraz başarılı olsaydık, misal Diatta yerine sezgisi kuvvetli, hava toplarında etkili, pasla çıkabilen bir stoper, Higuain yerine hava toplarını takım arkadaşlarına indirip servis yapabilen, son vuruşu sağlam bir santrafor ve Ricardinho'nun yerine de başka mevkilerde sağ kanat olabilir ya da sağ bek isabetli yabancı transferleriyle güzel işler yapabilirdik. hayırlısı...





27 Kasım 2007 Salı

Moby - Extreme Ways


Robert Ludlum'un eserinden uyarlanan ve Jason Bourne karakterine hayat veren üçleme son dönem aksiyon filmlerine bakıldığında birkaç gömlek üstün kuşkusuz.
Sırasıyla The Bourne Identity, The Bourne Supremacy ve son olarak da The Bourne Ultimatum ile alışılageldik şekilde devam filmlerinin asıl filmin yanına yaklaşamaması gibi soruna yakalanmadan, aksine farklı güzelliklerle seri tamamlanmış, yüreklere su serpilmiş, hop oturuup hop kalkmamıza neden olmuştur yapımcı ve yönetmen. Tabi serinin bu kadar tutulmasında karakterin inandırıcılığında büyük rolü olan başroldeki Matt Damon'u es geçmemek lazım ki filmin ve karakterin işlenişinde çok başarılı. Donuk suratlı kahraman çığırını da açmıştır kendisi ki ardından Daniel Craig gibi isimler gelmiştir. Eklemek gerekirse Matt Damon konusunda kendisi oynadığı filmlerde en çok kazandıran aktör olarak da biliniyo...

Bourne serisi denince akla gelen diğer şey ise Moby olsa gerek, ilk filmden itibaren filmin yapısına da uygun müzik ve Extreme Ways parçalarıyla keyfimize keyif katmışlardır.

klibe gider;

26 Kasım 2007 Pazartesi

Malzemeci Süreyya

Yeşilçam setlerinden Beşiktaş'ın toz toprak Fulya tesislerine uzanan bir yolculuk onunkisi ve bir daha bırakmamacasına bir tutkuya dönüşmüş, emeğiyle yoğrulmuş bir sevda, malzemeci Süreyya.
Feyyaz'ın dediği gibi herkesi eskitse de kendisi eskimeyen Beşiktaş'a her daim hizmet eden bir adam Süreyya Soner. Feyyaz onun hakkında konuşurken şimdiki berbat yönetim ve sözde profesyonel topçulara da nazire yaparcasına Beşiktaş'ın çalışan en iyi kısmı diyerek kendisini onore etmiştir.
Fotoğrafta da İnönü'deki harika maçtan sonra mağlubiyetin ardından yerde üzüntü içindeki Liverpool kaptanı Gerrard'ı teselli ederken görülüyo aslında çok şey anlatıyo...

Buyrun bu da kendisiyle yapılan röportaj ki anlatıığı anısı akıllara zarar:)

the Color Purple

It's About Life, It's About Love, It's About Us.

Steven Spielberg'
in diğer sansasyonel filmlerinin gölgesinde kalmış, gömülü hazine misali bulunup kıymeti bilinesi 1985 yapımı, harika filmi The Color Purple. Bizdeki adıyla Mor Yıllar.

Alice Walker'in Pulitzer ödüllü aynı adlı romanına dayanarak çekilen film temel olarak Afro-Amerikan ailelerinin, kadınlarının Amerika'daki varolma çabalarını, kocalarıyla, beyaz adamlarla mücadelelerini anlatsa da insan olduğumuzu tokat gibi suratımıza çarpan harika bir yapım.
Filmin süresi 148 dakika olsa da bir dakika bile sıkılmadan kendisini izlettiren, olayları abartmadan, birşeyler öğreteyim derken yapay olma sorununa bulaşmadan derdini fazlasıyla anlatan, oyuncu performanslarıyla da üstdüzeye çıkan bir film Mor Yıllar.
Özellikle başrolde Whoopi Goldberg'in olağanüstü performansını gördükten sonra kariyerindeki diğer filmlerin neden bu kadar sönük kaldığını anlamak zor. Filmdeki diğer üstün performanslar Danny Glover, Margaret Avery ve Oprah Winfrey'e ait. yardımcı rollerden birinde Matrix'in Morpheus'u Laurence Fishburne'i görmek de mükün.
Birçok oscar adaylığı, oyunculara gelen altın kürelerin ötesinde en başarılı edebiyat uyarlamalarından biri olduğu kesin olan filmin yaşamın tüm renklerini, acılarını, güzelliklerini barındırmasıyla arşivlik filmlere katılması farzdır efendim...


25 Kasım 2007 Pazar

About Football


Futbol topunun yuvarlaklığı, rastlantının öngörülemez niteligini simgeler. Bir futbol maçı öncesi, bizim insani öngörülerimize göre şöyle şöyle olması beklenebilir, ama aslında hiç bilemeyiz, futbolda her şey mümkündür, çünkü top yuvarlaktır. Seyirciler fiziksel açıdan sahanın dışında olsalar da , oyuncular gibi oyunun bir parçasıdırlar. Bakmakla yetinen tiyatro seyircilerine benzemezler. Birer taraftar olup çıkabilirler. Tiyatroda kim Hamlet'in taraftarı olabilir?..

Peter Handke (Kalecinin Penalti Anındaki Endişesi'nin yazari)