
"bilincin her türlüsü acı verir, her türlüsü"
Dostoyevski denince nedense ilk bu kitap aklıma gelir, dandik bir baskısını bulup almıştım, açılış cümlesi zaten ilerde olacakların vuruculuğun işaretidir; "ben hasta bir adamım... içi hınçla dolu, gösterişsiz bir adamım ben." Kahramanı herzamanki gibi ne iyi ne kötü, hertürlü çelişkiyi içinde barındıran, aynı zamanda iyi olmayı düşünürken bir yandan aşağılık şeyler de düşünebilen en nihayetinde insana dair ne varsa tüm gerçekliğiyle barındıran, bırakmıyorlar..iyi...iyi olamıyorum.." diyen çarpıcı bir karakterdi.
Cemal Süreya buyurmuş ya bir gün Dostoyevski okudum, o gün bu gündür huzurum yok diye, tamı tamına cuk oturmuş, anlatmaya çalıştığım birçok şeyi anlatan bir cümle.
Kıskanmak bazı senaryo boşlukları gibi nedenlerle birşeyler eksik tadı bırakmıştı Zeki Demirkubuz'un roman uyarlaması olarak, sırada onun dilinden ve elinden düşürmediğini bildiğimiz, hapishanede tanıştığı Dostoyevski'nin bu eseri varmış bakalım, edebiyat ve özellikle referans olarak Demirkubuz'un temel söylemlerini oluşturuyor, senaryo falan herşey tamam ve Ocak ayında Ankara'da motor diyerekten harekete geçiliyormuş, her projesi gibi heyecanla bekliyoruz artık...