28 Kasım 2008 Cuma

Taça Çıkan Top ve İlyas Salman

İlyas Salman'ın geçmişte futbolu barındıran filmlerde görmüştük. Kendisini de futbolla alakalı benzetmelerle anlatıyo kimi zaman. Sis ve Gece'nin ardından son olarak yine bir futbol filmi olan, görme özürlü bir takımın olimpiyatlara gitme hayalini anlatan 'Çıngıraklı Top' filminde rol almıştı ki İlhan Mansız da konuk oyuncu olarak mevcut bildiğim kadarıyla. Ocak sonu vizyonda denmişti ama noldu bilmiyorum akıbetii hayırlısı...
çıngıraklı top

Sinemayla yaşamak, adam gibi filmlerde rol almak istiyorum Sinemayla uyuyup, sinemayla uyanıyorum Yönetmenlerimizin büyük çoğunluğu benim kadar dürüst olmadı Ömrümün kısıtlı olduğunu biliyorum Sinema yapmam gerekli.
Kendimi taca çıkmış futbol topu gibi görmek istemiyorum. Yılmaz Güney'in de dediği gibi; iyi bir seyirci olacağına kötü bir oyuncu ol, ama sahanın içerisine gir...

Beni en çok Adalet Ağaoğlu'nun Fikrimin İnce Gülü'nden uyarlanan Sarı Mersedes ile içine çekmiş, bu rolü aşkası oynayamazdı dediğim, yol filmi böyle yapılır dedirten balkız ve ilyas salman eşliğinde mükemmel bir filmdi. Yine Ya ya ya şa şa şa adlı filmde babasından türlü dayaklar yemesine rağmen futbol oynayan, eşyalarını sobaya saklayıp antrenmanlara koşan rolüyle de hep aklımdadır.
Ustanın Çiçek Abbas, Banker Bilo, Kibar Feyzo gibi kilometre taşı filmlerde özellikle Şener Şen ile birliktelikleri insanı kendinden geçirir.
Yıllarca gözardı edilip tek bir rol vermedikten sonra Turgut Yasalar'ın Sis ve Gece'sinde izledik kısa ama doğru bir rolde. Filme damgasını vuran monologa da imza attı İlyas Salman, ülkemizde pek örneği olmayan polisiye türünde cesurca yapılmış filmdeki en güzel unsurlardan biriydi.
Bazıları samimiyetinden kuşku duysa da ben bu adama inanıyorum, seviyorum arkadaş, Her dediğiyle yaptığıyla orjinal, harbi bir adam. Kalas gibi olup yakışıklılığıyla günümüzde rol kesen sözde aktörlere inat İlyas Salman diyoruz efenim:)

Şiir yazdım, türkü okudum Ben yoksulluk edebiyatı yapmam Orta halli bir hayatı ömür boyu sürdürecek kadar gelirim var Kitaplarımdan, türkülerimden kazandım Bu ülkede ekmek bulamayan insanlar varken, ben kalkıp yoksulum desem dünyanın en büyük ihanetini yapmış olurum Evim var, çocuklarımı okutmuşum Hem zihinsel zenginlik kadar güzel bir şey var mı?

Manchester


Reuters'in yakaladığı, geçen sezon İngiltere Premier Lig'de yaşanmış en güzel olaylardan biri sözkonusu olan.
Yılların rekabeti Manchester Derbisinde, 50 yıl önceki United takımının geçirdiği trajik kazanın yıldönümünde 1 dakikalık saygı duruşu ve ellerde atkılarla mükemmel bir görüntüydü ki maçta yaşananlar da bir o kadar güzeldi...

Kadir Has'ta Sansüre Hayır !


Kadir Has Üniversitesi yönetimi Sinema Kulübü HasSinek'in izinli, imzalı afişlerine sansür uygulayıp gizlice kampüs içindeki panolardan toplatmıştır. Sinemada sansüre alışkın bu topraklar. Demek ki sıra sinema kulüplerinde. Sansür hakkında ayrıntılı bilgiye kulübün internet sayfasından ulaşabilir, destek verebilirsiniz.
Bu sese kulak vermek lazım; "Emeğimizi çalan, önümüze taş koyan, şevkimizi kıran, afişlerimizin toplatılmasını sağlayan başta Genel Sekreterimiz Sn. Ahmet Söğütlü olmak üzere tüm yetkilileri protesto ediyoruz!"

http://www.khassinek.com/

27 Kasım 2008 Perşembe

Fellini & Tatlı Hayat

“Öykü anlatıcılar olarak bizim görevimiz insanları bir istasyona ulaştırmaktır. Orada zaten herkes kendi trenini seçecektir... Ancak biz onları yola çıkacakları noktaya ulaştırmalıyız.” – Fellini


'Tatlı Hayat' - La Dolce Vita 50 yaşında

İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin unutulmaz filmi ‘La Dolce Vita’ 50. yaşına basıyor. 1960 yılında gösterime giren ‘Tatlı Hayat’ filminin 50. yıl kutlamaları Fellini’nin doğduğu Remini şehrinden Los Angeles’a kadar uzanacak.
Yönetmeni şöyle bir hatırlayacak olursak;

*İlkokul eğitimini, Rimini'deki San Vicenzo Rahibeleri'nden alan Fellini (sağda) 10 yaşında evden kaçıp bir sirkte çalışmaya başladı.

*Üniversite yıllarında mizah ve resimli roman dergilerinde çalıştı. 1939 yılında Roma’da karikatür sanatçısı olarak çalıştı. Radyo ve filmler için espriler yazan yönetmen 1943 yılında oyuncu Giulietta Masina ile evlendi.

“Yönetmen olmasaydım bir sirk yöneticisi olurdum” – Federico Fellini.


*1950 yılında ilk filmini Alberto Lattuada ile birlikte yönetti. Başarılı yönetmen hayatı boyunca dört kez 'En İyi Yabancı Film' Oscar ödülünü aldı.

*1993 yılında özel bir Oscar’la onurlandı ve aynı yıl Roma’da kalp krizinden öldü.


“Ben bir yalancıyım, ama dürüst bir yalancı” – Fellini

8½ , Aylaklar (I Vitelloni), Ruhların Jülyeti (Giulietta Degli Spiriti), Amarcord gibi filmleri dünya çapında ün yapmış La Dolce Vita kadar kült olmuş başlıca filmleri.

Yönetmenle hiç tanışmayanlara ya da aşina olup filmine ulaşamayanlar için ülkemizde AE Film/Saga'nın çıkardığı şahane bir Fellini dvd seti mevcut ki akıllara zarar. Tavsiye edilir hararetle...

26 Kasım 2008 Çarşamba

Canım Ailem


Dün itibariyle 2.bölümünü izleyebildiğimiz, ilk bölümde Cem Yılmaz'ın şöyle bir göründüğü, güzel insan Uğur Yücel'in önderliğinde ve tüm harbiliğiyle izlenesi güzel bir dizi.
Meliha rolünde Şebnem Bozoklu diye bir hatun var ki bu kadar mı güzel rol yapılır arkadaş. Diziyi izlemek için bir başka sebep alın size. Samim rolünde Uğur Yücel ise yine yeteneğinin doruklarında dolaşırken Samim karakteriyle en has Adanalı2yı ekranlardan evlere taşıyor, canım ciğerim diyerekten:)


Film trajik şekilde başlasa da yavaş yavaş renkleniyo, komedi daha ağır basar oldu güzel de oldu. Bir de ülkede başarılı olmuş birçok dizi gibi semt kültürünü, semt havasını yerleştirmeye başlamışlar ki bu da seyircinin benimsemesi yolunda olumlu bir adım olmuş.
Oyuncu babında genç oyuncular da çok başarılı sadece ufak çocukların büyük olanı abileri biraz kıl bir tipe sahip, bunun dışında Uğur Yücel'in dizide ekürisi konumunda OZan Güven de gayet güzel olmuş, biri Adanalı diğeri Mersinli muhabbet epey güzel oldu ki bu bölümde bir ara Mersin-Adana Demirspor muhabbeti de geçmedi değil.

Dizinin akıbeti umarım geçtiğimiz yıl Fikret Kuşkan ve Erkan Can'lı Bıçak Sırtı gibi olmaz. Reyting kıstas olarak alınıp hareketle bu güzelim dizide en cafcaflı zamanlarında bir anda bitirilirse şaşırmamak gerek.
Uğur Yücel'e dönecek olursak Yazı-Tura ve Hayatımın Kadınısın yönetmenlik deneyimlerinden sonra oyunculuğa ağırlık verdi ki iyi de oldu, bu ülkede sessiz sedasız canavar gibi işler yapan, sanatsa sanatın kralını yapan, üreten, iz bırakan nadir adamlardan. Yüzüyle, mimikleriyle, tüm oyun becerisiyle her olduğu projeyi izletmeyi başaran, hayvan gibi oynuyor diye tabir edilen renkli güzel bir adam, allah başımızdan eksik etmesin.

dizi ile bilgiler, fotolar, bölüm özetleri, oyuncular ve forum bölümleri şu adreste;
http://canimailem.tv/

25 Kasım 2008 Salı

2 Kapak!


Bu hafta mizah dergileri bol olan malzemeyi iyi kullanmış, harbiden kapak olmuş! dedirten sayılara imza atmışlar. Ortada muhalefet namına bir şey yokken bu görevi mizahçıların üstlenmesi de ayrı bir ironi.
Bakımı yapılmayan Karaköy İskelesi'nin Çöküşü ile Kadir Topbaş-Tayyip Titanik tasviri 10 numara olmuş. 2.kapak olarak da bir dediği ötekini tutmayan, artık ne yapacağını şaşırmış halde polemik ve Akp'ye oy kazandırmaktan başka bir halt yemeyen Baykal'ın çarşaf aşkı mecvut.
Uykusuz'da yine Başbakanın dilinden düşürmediği anlamsız 3 çocuk isteği ve çocuklara yakıştırılan muamelelerle paralel olarak işlenmiş;

Atem Totem Ben Seni

Efenim bazı bazı gündeme gelen özellikle büyük maçlar, derbiler öncesi pek konuşulur bu totem mevzusu. Kimi uğurlu atkısını takar özellikle eski atkılar, kimi maçı aynı yerden takip etmek ister, kimi devre arasında yanındakiyle yer değiştirir kimisi omuz-omuza ile başlamak iyidir der, kimisi de takımındaki gıcık topçunun oynamaması için dua eder.
Bizde bu tarz hal ve hareketler mevcutken Four Four Dergisi İngiltere ve Britanya genelinde 2 milyon futbolsever üzerinde araştırma yapmış. Rakam çok büyük nasıl yaptılar bilmiyorum ama anket, e-posta, ya da internet üzerinden oylama gibi alet edavatlar kullanılmıştır heralde.
Kültürler değiştikçe insanların reaksiyonları, davranışları da bir o kadar farklılık gösteriyor. İngilizler denince yeme içme burda da kendisini gösteriyor, hatta şanslı tuvalate kadar gidiyor olay;)

“Takımınızın kazanması için maç öncesi ne yaparsınız?” Kulüplerine bağlılıkları yüksek derecede olan insanların yanı sıra holigan olmayanların da dahil edildiği bu anketin sonuçları, ünlü futbol dergisi FourFourTwo’da yayınlandı. İşte verilen yanıtlara göre taraftarların şans getirmesi için yaptıkları 10 uğur...

1 Maçtan önce şanslı içeceğini içmek... (Yüzde 35)

2 Şans getiren elbiseleri giymek... (Yüzde 21)

3 Her zaman yediği hamburgeri yemek... (Yüzde 10)

4 Her maça aynı yolu kullanarak gitmek... (Yüzde 9)

5 Karşılaşma öncesi bahis oynamak... (Yüzde 8)

6 Cinsel ilişkiye girmek... (Yüzde 5)

7 Maç günü aracını aynı parka koymak... (Yüzde 4)

8 Maç öncesi şans getiren tuvalete gitmek... (Yüzde 3)

9 Dua etmek... (Yüzde 3)

10 Müzik dinlemek... (Yüzde 2)

Bira & Zidane

Zizou abiyi özlüyoruz açıkçası, son dönemde iyice sayıları azalan ikon'lardan biriydi, sessiz sedasız ölümcül topları atar aynı şekilde soyunma odasının yolunu tutardı. Ta ki Materazzi denen şahsiyet çıkana kadar, keşke öyle veda etmeseydi derken yine de her haliyle seviyoruz onu, bir de Cezayir formasıyla bu başarıları gerçekleştirseydi Maradona tadında bir kahramanımız olurdu, gerçi Fransa formasının kapıları bir bir açtığı da bir gerçek ya bizimkisi fanteziye kaçan yorumlar işte...

Başlığa malzeme konusu ise Fransızların içimi kolay lager türü birası 1664'ün reklamı ve soyunma odalarına gidemeden Zidane'nin koridorda birayla kucaklaşması olayı. Devamında açıp lıkır lıkır içtiği rivayet edilir...