"herkesin inandığı bir şey var bu .mına kodugumun hayatında, benimki de sensin..."
19 Aralık 2009 Cumartesi
Nuovo Cinema Paradiso
Ülkemizde Viontele ya da rahmetle andığımı Ahmet Uluçay'ın şahane filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak gibi filmler çekildiyse, bu Cinema Paradiso sayesindedir. Pek çok sinemacıya ilham vermiştir Salvatore ve Alfredo'nun, değişimi, insanı, sevgi ve daha çok şeyi anlatan bu sıcak hikayesi.
Özellikle bizlere çok yakın gelen film, her haliyle. İtalyan alt-orta sınıfın yaşam mücadelesi, yaşam koşulları, durumlar karşısındaki hal ve hareketleri Türk filmi izliyormuş hissine sevk ediyor insanı.
Aynı hissi yine diğer bir İtalyan başyapıtı Bisiklet Hırsıları filminde de fazlasıyla yaşamak mümkün.
Köyün meydanını sahiplenen delisi, sinemaya bağıra bağıra selam vererek giren amca, aynı filmi onlarca kez izlediği her halinden belli, replikleri ezberlemiş adamlar, yönetmenin çevresinden duyduğu-gerçekten yaşanmış olan kilise görevlisi pederin filmleri halktan önce izleyerek öpüşme sahnelerini sansürletmesi gibi hakkaten bomba sahnelerinin haddi hesabı yok desek yeridir.
Yine müzikleri bu sımsıcak hikayeyi kucaklayan filme değer katan artılardan. Film müziklerinde Ennio Morricone ismini görünce şaşırmadık haliyle. Bilumum kültleşmiş western ve sayısız başyapıtı akıllara müzikleriyle de kazıyan sinemanın görünmeyen kahramanlarından, yüce bir varlık kendisi:)
Oyunculuklar da gösterişsiz filmin üzerine çıkmayan abartısız bir o kadar da mükemmel. Özellikle makinist Alfredo rolü ve çocuk oyuncunun büyük başarısını yamadan olma. Doğup büyüyen, bir adım dahi ileri gidemeyen taşradan makinist Alfredo'nun zoruyla kaçıp giden Toto'nun uun yıllar sonra başladığı yere geri dönüşü ve filmin yine sinemdaki son sahnesi ise sinema tarihine geçecek cinsten...
Toto'nun Alfredo'dan kendisine miras kalan-kesilen sahnelerden oluşan filmi izlerken gözyaşları pıtır pıtır akar abimizden. Ordaki ufak sahnede filmi koyan makinist rolünde filmin yönetmeni Tornatore'yi görürü ki filmin kamera arkasında bu rol için filmi onurlandırması adına Fellini ustaya bir mektup yazar. Fellini'nin cevabı da muhteşemdir. "Bu naif filmin önüne geçmeme adına teklifinizi reddediyorum. Benim yerime daha a ünlü olan Tornatore'nin oynaması daha uygun olur" demişki ufaktan güldüren ve zeka pırıltılı mesajıyla helal olsun dedirten bir hareket...
Daha fazla detaya girmemek lazım zaten film biliniyor, seviliyor, izlemeyenler için de birşeyler bırakmak lazım.
89 yılında oscar ve birçok festivalde taçlandırılmış, benim gibi uzun süre dvdsini beklemiş ve hala izleyemeyenler için vakit kaybetmemelerini öneririm. Saga tarafından çıkarılmış dvdsi piyasada mevcut.
Bir Garip Denizli, Pek Güzel Bursa...
Tıpkı yıllar önceki yine sağanak yağmur altında kaybedilen Beşiktaş - Gençlerbirliği maçı gibi birkaç yıl insanların akıllarını meşgul edecek türden bir maçtı dünkü.
Yine rakip takım gülerken çok da kızamadık topçulara, Gençler maçı çok daha başkaydı gerçi, İlhan Mansız resitali, fonda yağmur ve gökgürültüsü gibi tribünler.
Dün de ayrı bir coşku vardı, sürekli takımı itmeye çalışan bir taraftar. Dün görüldü ki takım halinde performans düşüklüğü yaşıyoruz, Diyarbakır maçıyla başlayan ve motivasyonu zorlaştıran ardarda gelen puan kayıpları.
Dünkü maçta büyük ihtimal yine yenilirdik, Bursa gerçekten tüm takım disiplini, istekli ve hırslı oyunuyla ağır şartlarda oynaması gerektiği gibi oynuyordu. Biz ise herzamanki savruk, doğaçlama futbolumuza bakıyorduk. Acaba bu takım ne zaman kanatlarını kullanacak diye düşünüp duruyoruz hala, Tello ne zaman istekli oynayacak diye de içten içe küfrederiz icabında...
Dün maçın kırılma anı Ferrari'nin çıkartılıp Yusuf'un oyuna sokulması işlemine imasını atan Deni'linin bu hamlesiydi. Nobre'yi almak ne kadar akıllıca bir hareketse bu da bir o kadar aptalcaydı. Talihsi kaza yüünden takımın tüm düzeni değişti. Toraman uzun süredir stoper oynamıyo ki en iyi oynadığı ve gerçek mevkisi olan yerden soğutuldu, üstüne hatalar yapmasına da kimse kızamaz açıkçası.
Kötü sonuçlara üülürken Anadolu takımlarını tepede görmek umut veriyo lakin Sivas örneğinde olduğu gibi bazılarının adamları olan bu kulüp yöneticileri yüzünden çok da hayal kurmamak lazım.
Ne olur git arkana bile bakmadan, Şener Şen gibi kıçına ayağını vura vura kaç git Demirören diyerek sölerimi sonlandırıyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)