9 Nisan 2009 Perşembe

Hayat Var


Giderayak izlenmesi farz olan ama birtürlü izleyemediğim filmlere akıyorum adeta.
Son halka da Reha Erdem'in son filmi Hayat Var, halen vizyonda olup film gitmeden meraklılarına tavsiyemdir.
Son dönem Türk sinemasına ivme kazandıran Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu gibi yönetmenlerle birlikte mutlaka anılması gereken bir adam lakin adını anan bile yok belirli çevreler dışında. Heleki bu filmin ses, müzik ve görüntü alanında ülkenin fersah fersah ilerisinde olduğunu not düşmek lazım gelir.
Özellikle görüntü yönetmeni Florent Herry ile birlikte eküri halinde mükemmel filmlere imza attılar. Kaç Para Kaç, Korkuyorum Anne, Beş vAkit ve A Ay filmleriyle bambaşka bir üslup, nizam ve bakış açısıyla soluk aldırdı bizlere. Diğer filmlerinde genelde İstanbul denizine karşı geçen filmleri bu kez denizde geçiyor. Bir balıkçı kızı olan Hayat'ın ergenliği, çevresinde ve dünyada sevgisizlik, büyüme belasıyla cebelleşmesi, kendine has dünyası diğer filmlerinin aksine sert ve gerçekçi bir film.


Filmin geçtiği işskele kenarındaki tahta ev inanılmaz isabetli olmuş, keza oyuncu seçiminde Beş Vakit'ten hatırladığımız filmin Hayat'ı Elit İşçan kusursuz iş çıkararak oyuncuyum diyenlere taş çıkartmış, yine oksijen tüpüne bağlı yaşayan dede rolünde Levend YIlmaz ve her yola gelen baba rolünde Erdel Beşikçioğlu da aynı şekilde. Hayat Var yönetmenin A Ay ve Beş Vakit filmlerinin de izinden gidiyor, farklılıklar yaratsa da...


Açıkçası yine ortalama sinema izleyicisinin oflayıp poflayacağı, kuvvetle ihtimal yarısında çıkacağı ağır ilerleyen Reha Erdem filmi. Fazla caz yapmadan yönetmenin tanımını sunayım; "Bu bir büyüme filmi, bu bir isyan filmi. İsyanda hayat var ve ben hep isyandan yanayım" diyor.
Filmin sürprizi ise bizi özümüze çağıran müzikleri ki Orhan Gencebay, Mine Koşan, Neşe Karaböcek ve film bitimi çalan Belkız Özener'in Artık Sevmeyeceğim'i acayip bir tad katmış filme. Hele ki Orhan BAba'nın Aklım Takıldı parçası melodisi ve sözleriyle dillere pelesenk oluyor. BEn arabesk dinlemem, şöyleyim böyleyim diyen kasıntı tiplere de ulan kültürümüze, müziğimize, reflekslerimize, iliğimize kadar arabeskiz diyerek tokatı basıyor...

2 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

ilk defa bir filmin goruntu yonetmenini cok merak ederek arka jenerigine dikkat kesilmistim bes vakit filmini izleyince.
goruntuler gercekten olaganustuydu. isik-golge oyunu denilen sey fazlasiyla vardi bes vakitte. ama goruntu yonetmeninin yabanci olmasi tebessum yaratmisti bende.

reha erdem takip edilesi yonetmendir. bu kalitede filmler vermeye devam edecekse populer olmamasinda sakinca gormuyorum valla.

arabesk kultur ve arabesk muzik birbirinden beslendigi icin belki de arabesk muzige tepkime fazlasiyla veriliyor. burada sanirim daha once de yazmistim. led zeppelin kashmir parcasini yaparken arabesk bir sanatcidan etkilendiklerini ve bunun orhan gencebay oldugunu soyluyorlar.

ve yine benim kacirdigim ama metalci abilerim ablalarimdan duydugum kadariyla :D 90 larda metal barlarda arabesk muzik gunleri duzenleniyormus.

ozlemisim bu bloga yorum yazmayi, gidisinle daha da cok ozleyecegiz sanirim. soyle bol bol taslak hazirlayip vakit buldukca yayinlasan ..

kal saglicakla

marmara

ferdinand dedi ki...

Çok sağolasın marmara, ben de özleyecem vallahi şu an nereye gideceğim de belli oldu gece vakti:)
Artık çarşı-pazar demeden sizin blogdan okurum yorumumu yazarım acemilikten sonra...

Led Zeppelin mevzusunu da senden öğrendim hakkaten şahane birşey, Orhan Baba gerçekten tez konusu olacak adam, müzik bilgisi de hat saffada bir o kadar da mütevazı bir adam...