18 Şubat 2009 Çarşamba

Beleştepe

Bu bloga da adını veren, Nuri Bilge Ceylan'dan laf çalarak; bizim tutkuyla sevdiğimiz yalnız ve güzel takımımızı izlediğimiz, bazen sevinip paso keder dediğimiz, semtte maçın havasına girip tarif edilemeyecek güzellikte hislerle yürüdüğümüz Dolmabahçeden akın ettiğimiz mabedin en orjinal tarafıydı Beleştepe.
Dillerden düşmeyen endüstriyel futbol ne menem birşey ise kapitalizm gibi herşeyi sıradanlaştırıp farklılıkları yok ederek, her şeyi-her rengi birbirine benzeterek ilerlerken olan olmuştu. Garibanın, ekmeği taştan çıkaranın, balicinin dahi bir umutla koşup yarım porsiyon aydınlık uğruna bulunduğu bambaşka bir fenomendi Beleştepe. Bunu bile insanlara çok görmek, insanlarla sevdaları arasına duvarlar örmek, demirden setler çekmek ne kadar da tanıdık geliyor. Stadın ve semtin her tarafında yükselen kuleler, iskelede yıkılan çay bahçeleri, çok sevdikleri tabirle cazibe merkezleri, Serdar Bilgili'nin bayıldığı butik stad hesabı, Akaretler'de lüks mekanlar hepsi aslında bunların bir parçası...

Son olarak İnönü'de Galatasaray maçı hatırlıyorum, kapalıdan beleştepe diye seslendiğimiz ve Siyah-Beyaz çektiğimiz karşılıklı. Bu güzel manzaraları kaldıramıyorlar yönetici sıfatındaki çapsız herifler. Ne varsa alıyorlar elimizden, geçtiğimiz haftasonu en ucuz bilet olan kale arkası biletleri 50 lirayken bir baba nasıl olur da oğlunu alıp getirsin, yemek yedirip yol parası versin. Hala bunu idrak edemeyenler, bizi İngiltere'yle kıyaslayanlar var ki son araştırmalarda ada'da bile binlerce futbolsever bezmiş durumda. Futbolun doğuşunda kriketle zaman öldüren elit kesim futbolun büyüsünün ve gücünün farkına varır varmaz pis ellerini sürmeye başladılar, ellerine de geçirdiler.
Ne zaman oyuncaklarından sıkılıp kenara atacaklar bilinmez, biz bir an evvel haftaiçinden içimizin içimize sığmadığı, konfetiler hazırladığımız, bilet kuyrukları beklediğimiz, güle oynaya stada yürüdüğümüz, yeşil zemini görür görmez kendimizden geçtiğimiz günleri herşeye rağmen sabırla bekliyoruz, en azından gelecek nesillere güzel şeyler anlatabilmek, bu güzellikleri onların da görebilmeleri için...

Fotoğraf için http://geckalma.blogspot.com/ adresteki güzel arkadaşa teşekkür ediyorum, fotoğrafı kendi bloguna koymak yerine benim bloga daha yakışacağını düşündüğü için.
blogunu ısrarla tavsiye ediyorum efenim, muhabbetle...

Hiç yorum yok: