9 Eylül 2008 Salı

Gönül Yarası / Yavuz Turgul

"sence benim adim neden nazim, senin adin piraye, abinin ki mehmet? hepimiz hayallerimizin kurbaniyiz."
İlerki postlarda bahsi geçecek Sinemanın Ekürileri denebilecek özellikle yönetmen-oyuncu işbirliğinin Türkiye'deki en önemli temsilcileri Yavuz Turgul ve Şener Şen.
Muhsin Bey, Eşkıya, Gönül Yarası, Gölge Oyunu, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni ve her ne kadar aşırı beklentiyle başarısız diye yorumlansa da Kabadayı filmleri bunun ispatıdır.
Bu filmler sırf yönettiği filmler olup senaryo konusunda da yazdığı eserlerde birlikte yer aldıkları Çiçek Abbas fenomeni, Tosun Paşa, Banker Bilo, Davaro, Züğürt Ağa gibi klişelikten çıkıp ülkesine kulak veren, halk kesiminin sorunları ve yüzlerce kez izlememizi sağlayan tanımsız komikliği, gerçekliğiyle Yavuz Turgul sinemamızın lokomotifi olmuş Şener Şen'i de kendisiyle birlikte zirveye taşımıştır.

Türk sinemasının en nitelikli işlerinden, senaryolarından, diyaloglarından, Şener Şen'li muhteşem oyunculuklarıyla yol taşlarından biridir. Gönül Yarası da Meltem Cumbul'un bir iki hoş görülecek sahnesi dışında Samatya'daki o mahalle kültürüyle, delikanlılık denilen şeyin günümüzdeki haline, idealleri uğruna ailesine yabancılaşan, hayata yabancılaşan bir öğretmene, müziğin evrenselliğine, aşka ve hayata dair birçok noktaya güzel temaslarıyla şahanedir. Film müzikleri de adamı kendinden geçirir Neşet Ertaş başta olmak üzere filmin en yakıcı sahnelerinde yakar geçirir tıpkı İncir Ağacı adlı kürtçe şarkıda ve filmdeki muhteşem sahnede olduğu gibi.


ben, ben bütün bunları niye yaptım hala bilmiyorum. niye kendimi bu yalnızlığa mahkum ettim, niye ailemin beni terk etmesini engelleyemedim., niye hayatımı boş hayaller için yok ettim, bilmiyorum. üstelik sonunda elime geçen ne biliyo musun; koskoca bi hiç. sadece üç-beş öğrenci mektubu ve içinden çıkan fotoğraflar. işin en acıklı yanı da şu kızım; bi daha dünyaya gelsem yine aynı yollardan yürüyeceğimi biliyorum. demek ki; yaşanan onca hayal kırıklığı, sürgünler, fişlenmeler, sorgular bana bir şey öğretmemiş. tuhaf bi durum; acı çekmeye günüllü olmak, ruhunu o işten alamamak. bu bana hem keder verdi hem de mutluluk.

Hiç yorum yok: