Kolları mendirek olmuşçasına açık ardına kadar; her birimizi kollar, kucaklarcasına… Göğsünü siper etmişçesine ters esen rüzgâra, fırtınaya, borana…
Hiç bir şey almadan Beşiktaş için her şeyini vermektir Optik olmak.
Öyle bir sevmektir işte; Beşiktaş’ı hayat bellercesine…
Aslolan hayattır, hayat da Beşiktaş dercesine...
Bir Optik fidanı olabilmek, yeşermek adı Beşiktaş olan topraklarda...
Biz, bize benzeyen insanlarla çoğalıp, bir sarmaşık gibi birbirimize sarılarak sevdamızı nakşediyoruz aynı ortak ruhun, aynı kardeşliğin kökleri ile tutunarak toprağımıza.
Denizine akan bir nehir olmak için, her birimiz o nehrin bir damlası gibi, zerre zerre çoğalarak, Beşiktaş’ı haykırmak için Optik Başkan’ımızı anmaya gidiyoruz.
RUHU ŞAD OLSUN27.07.2007 Cem Dizdar
O mu hayata uymadı, hayat mı ona, bilinmez. Belki çok barışıktılar ikisi de, bu hiç bilinmez.
Aykırıydı. Her aykırı gibi ‘dik’ti. Dikine giderdi, hep dikine...
Bir ‘Baba Hindi’ydi... Yaramaz bir çocuktu, külhaniydi...
Çoğumuz kadar yorgun, hepimiz kadar ayık, herkes kadar ‘uyanık’tı...
Kaya gibi sertti, pamuk şekeri kadar yumuşak...
Saygılıydı, efendiydi, kavgacıydı...
Selam verilmeden geçilecek biri değildi...
Ailesi için ‘oğulları Mehmet’, tribündekiler için ‘Optik Başkan’, yaşıtları için ‘Optik Mehmet’, büyükleri için kısaca ‘Optik’ti...
Hayatla arasında kurduğu dili belki de en iyi tanımlayan, lakabıydı; “Optik.”
Aynaydı... Mercekti... Işığın kırılması, ışığın yansımasıydı...
Son kez öldüğü gece konuşmuştuk, üniversiteden arkadaşımız Hayati Kurt’un telefonundan...
İçerden çıkalı bir kaç gün olmuştu. “Geçmiş olsun” demiş, “Lig başlamadan bir gece kafayı çekeriz” diye sözleşmiştik.
Ertesi günün öğleden sonrasında, Sait Faik’in adası Burgaz’da yatan güzel gülüşlü kardeşim Reha Mağden’in ölümünün birinci yılında mezarı başına gitmek için vapura binerken, Adnan’ın telefonuna geldi Optik’in ölüm haberi.
Öyle olur ya, ilk anda inanamazsınız. Öyle de oldu. Önce şaşkınlık, sonra keder...
“Her ölüm erkendir” ya, bu da çok erken oldu be Mehmet... Daha çok maça gidecektik. Aşık Mahzuni diyordu ya “Kirvem bu yıl bu dağlarda aman/Sensiz yazın tadı m’olur aman/Selamın niye kesildi/Bir selamın adı m’olur aman...” Aynen öyle...
Yine de biliyoruz; “Ölümle yaşamı ayıran çizgi, siyahla beyazı ayıramaz ki...”
Ona, ‘Optik Başkan’a, ‘Mor külhani’ Ece Ayhan’ın ‘Bakışsız bir kedi kara’sıyla selam ederim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder