1 Aralık 2010 Çarşamba

Aman Tercüman Canım Tercüman


El Classico bitti lakin etkileri halen bünyede, yolda, sağda solda herkes barça diyor başka birşey demiyor. Hakkaten böyle eziyet yapılmaz sözde ezeli rakibine arkadaş.
Ronaldo ile başlayan çirkeflikler silsilesi hatta Xabi Alonso'nun bile artık sahadan ümidi kesip abuk subuk sertlikler yapması, baş döndüren pas trafiği, nakavt misali ara paslar, leblebi gibi atılan goller ardından Mourinho'nun da gardı düştü. Tercümansın, tercüman kalacaksın türünden kafaya alınması da işin güldüren tarafı tabi mizahi yanı, haklı olarak barçalılar geçiyorlar dalgalarını.
Artık Messi mi Ronaldo mu türünden saçma bir kıyaslama falan yapılmaz umarım ki Barcelona ise mevzubahis tek tek futbolcu değerlendirmesi saçmadır, adamlar bir bütün, takım nedir sorusunun cevabı adeta, manyaksınız lan siz...



Mourinho an itibariyle dünyanın en iyi antrenörü belki ama Barcelona acısı olacak her daim o kesin. Robson ile başlayan Barça günleri pek iyi sonlanmamış, ardından Chelsea başındayken yaşadıkları tuz biber olmuştu, bakalım Barnebeu tarafında ikinci yarı neler yaşanacak ki Madrid uzun yıllardır en formda, en başarılı günlerini yaşayıp bir nebze umutlanmışken 5 yemesi ızdıraptan beter.

Mourinho'yu hiç sevmem aslında ama yaptıkları sonrası saygı duyuyorum en azından, Patrick Barclay'ın Chelsea'ye kadarki macerası ve İngiltere günleriyle noktalanan 'Bir Başarının Anatomisi' kitabı ardından bu duygu perçinlendi desem yeridir. Gereksiz bazı tavırları, psikolojik oyunları, meşhur sus işareti gibi kıllıkları yanında karizması, paltosu, beden eğitimi öğretmenliğinden dünyanın en iyisi olmasına kadarki azmi, başarısı, futbolcularla olan mükemmel ilişkisi ki maç sonu futbolcusunun sırtına atlayan, şakalaşan, sarılıp ağlayan başka bir teknik adam bilmiyorum, birçok iyi yönü de mevcut bu adamın kitap aslında tarafsız ve başarılı. Yazar daha kitabın başında o zamanki basın açıklamaları ve antipatik imajı yüzünden çok farklı bir Mourinho beklediğini belirtiyor ve kime sorsam çok iyi bir adam cevabını aldığını, bu adamın hakkaten ya çok iyi ya da düşmanlarını öldürttüğünü düşündüğünü söyleyerek güldürüyor, ayrıca Robson ve birçoklarından Mourinho'nun sağlam sinemasever olduğunu öğreniyoruz, tavsiyedir velhasıl, lafı uzatıp daldan dala atlamayı pek sever olduk.



Barcelonanın kozmik futbolu ardından geçen haftasonu oynanan bayat derbi geliyor akıllara tabi. Neydi lan o maç diye izlediğimiz. Kendini kurtarma peşindeki ürkek antrenörler, yuhlanmadan, ıslıklanmadan evime gideyim diyen şahsi söde profesyoneller, ana avrat sövüp kontra teahurat yaptığını sananlar ki geçen sene bizimkilerin rakibin değerlerine sövmesi kadar iğrençti. Ligin imajı zartı zurtu demezler umarım artık hakkaten ambalajı güzelleştirmeye çalışsan da içi boş arkadaş...

1 yorum:

Ortega dedi ki...

Tercümanlık üzerinden güzelleme yapmalarını sevmediydim.