19 Aralık 2009 Cumartesi

Bir Garip Denizli, Pek Güzel Bursa...



Tıpkı yıllar önceki yine sağanak yağmur altında kaybedilen Beşiktaş - Gençlerbirliği maçı gibi birkaç yıl insanların akıllarını meşgul edecek türden bir maçtı dünkü.
Yine rakip takım gülerken çok da kızamadık topçulara, Gençler maçı çok daha başkaydı gerçi, İlhan Mansız resitali, fonda yağmur ve gökgürültüsü gibi tribünler.
Dün de ayrı bir coşku vardı, sürekli takımı itmeye çalışan bir taraftar. Dün görüldü ki takım halinde performans düşüklüğü yaşıyoruz, Diyarbakır maçıyla başlayan ve motivasyonu zorlaştıran ardarda gelen puan kayıpları.
Dünkü maçta büyük ihtimal yine yenilirdik, Bursa gerçekten tüm takım disiplini, istekli ve hırslı oyunuyla ağır şartlarda oynaması gerektiği gibi oynuyordu. Biz ise herzamanki savruk, doğaçlama futbolumuza bakıyorduk. Acaba bu takım ne zaman kanatlarını kullanacak diye düşünüp duruyoruz hala, Tello ne zaman istekli oynayacak diye de içten içe küfrederiz icabında...


Dün maçın kırılma anı Ferrari'nin çıkartılıp Yusuf'un oyuna sokulması işlemine imasını atan Deni'linin bu hamlesiydi. Nobre'yi almak ne kadar akıllıca bir hareketse bu da bir o kadar aptalcaydı. Talihsi kaza yüünden takımın tüm düzeni değişti. Toraman uzun süredir stoper oynamıyo ki en iyi oynadığı ve gerçek mevkisi olan yerden soğutuldu, üstüne hatalar yapmasına da kimse kızamaz açıkçası.
Kötü sonuçlara üülürken Anadolu takımlarını tepede görmek umut veriyo lakin Sivas örneğinde olduğu gibi bazılarının adamları olan bu kulüp yöneticileri yüzünden çok da hayal kurmamak lazım.

Ne olur git arkana bile bakmadan, Şener Şen gibi kıçına ayağını vura vura kaç git Demirören diyerek sölerimi sonlandırıyorum...

1 yorum:

SirEvo dedi ki...

Fuck demek geliyor içimden..