25 Aralık 2009 Cuma

Avatar ve 3D Bilinmezliği

 

3d çılgınlığına boş zaman bulup kulak kabarttık, kan-ter içinde kaldık efenim.
Sinema salonuna saat 21de girip gece 12.30 civarı çıktık. Filmin saati belirtilenden 20 dakika sonraya kaydı zorla reklam izletmenin dayanılmaz coşkusu sarmış bünyeleri.
Avatar filmi sinemalarımızda şu an 35mm orjinal hali, imax ve xpand 3d şekliyle gösterimde. Biz de böyle bi film dümdüz izlenmez diyerekten aldık kocaman gözlükleri başladık seyretmeye. Bir kere bana göre değil bu olay bu kesin. Gözümün tepesinde kocaman gözlük, gözüm bozuk olduğu halde gözlük takmayan ben, bunlarla cebelleşemem kesinlike. Görüntüler güzel, etkileyici tabi gerçeklik duygusu desen o da aynı şekil. Belki de alışkanlık meselesi bilmiyorum, kime sorsam rahat izleyememiş bu dalgalardan dolayı. İnsan acayip görüntülere, sağdan-soldan fırlayan dala-ağaca mı bakayım yazılarımı takip edeyim bilemiyor epeyce bir süre, sonra zaman geçtikçe alışıyor tabi. Film sonunda beyni sulanmış bir avuç insan ve burunlarının üzerinde kıpkırmızı izlerle birbirine gülen tuhaf adamlar çıkıyor.


Filme gelecek olursak sinemada Matrix etkisi yapacak film diye bahsediliyor ilk bakışta olası tabi lakin aman göstericek. Teknoloji ve görsellik bakımında Cameron fazlasıyla hakkını vermiş filmin, kea hikayesi de çok derin değil ama derdini söylüyor fazlasıyla.
Daha hikaye ilerlemeden ulan bu Amerika ve Kızılderililer olayının aynısı dedim kendi kendime.
İnsanoğlunun o bitmeyecek ele geçirme aşkı, zengin olma hırsı, güç üzerine kurduğu hayatı Avatar ile tekrar izliyoruz. Navi ırkı da belirttiğim gibi Kızılderili ya da Afrika yerlisinden farksız. Doğayla barışık, kendine has örf-adetleri, törenleri olan zararsız canlılar. Yaşadıkları toprağın altındaki enginlikler onları ilgilendirmiyor ama beyaz adam bu enginliklere bayılıyor, bunu ele geçirmek için herşeyi meşru kılıyor ve olaylar gelişiyor. Çok tanıdık hikaye işte modern versiyonu yine tokat gibi çarpıyor tabi anlayana.


Oyunculuklar da abartısız güzel, Sigourney abla herzamanki gibi şahane. Kötü adamımız albay rolünde Stephen Lang cuk oturmuş, başroldeki Jake Sully karakteri için çok tanınmamış bir oyuncu star bir isim olmaması da bir o kadar isabetli olmuş. Seksi ve fırlama hatun kontenjanından Michelle Rodriguez de listede tabi, severek iliyoruz...
Filmde klişeler yokmu tabiki var baya var aslında ama bu kadarı kadı kızında da olur diyoruz. Sonuçta tamamen sistem karşıtı bir film ya da bağımsız film çevirmiyo adamlar bir endüstrinin parçası, popüler sinema ürünü olarak olacaksa böyle olsun diyoruz. Hemen navi'ce kursuna yazılıyoruz, tez elden...

6 yorum:

SirEvo dedi ki...

Bir türlü fırsat yaratıp gidemedim şu filme ya..

Sakallis dedi ki...

içerik vasat görsel kalburüstü. peki izlenmeli mi? evet izlenmeli.

Adsız dedi ki...

Filmi izlemedim de şunu söylemek istedim.Benim de gözüm bozuk ve gözlük takamıyorum:) demekki yalnız değilmişim:)

ferdinand dedi ki...

'asla yalnız yürümeyeceksin' baggio.
'gözü bozuk olduğu halde gözlük takmayanlar-takamayanlar- sinir olanlar' adlı feysbuk grubu da hemen kurulsun bari, güçlerimizi birleştirelim derim ben:)
selamalr...

stalker dedi ki...

kardeşim senin gözün bozuk tamam da, bizim gözümüzden ne istiyosun.. değiştir allah aşkına şu siyah fonu :)

ferdinand dedi ki...

ahahaha haklı bir serzeniştesin hocam, ama alışkanlık işte.
daha blog ayarlarını 3 senedir karıştırmadım bile, açıkçası yazmak bile zor geliyo bıkkınlık hat saffada.
inşallah o günler de gelir fonlar değişir, kuşlar öter:)