Seri katillerin %73'ü Cumhuriyetçilere oy veriyor /The Life of David Gale
Bizde 2003 yılında "Ölümle Yaşam Arasında" adıyla sessiz sedasız gösterime girip o şekilde çıkıp giden bir filmdi David Gale'in Hayatı.
Ülkemizde "Midnight Express" nedeniyle sevilmeyen Alan Parker yönetmenlik koltuğunda.
İngiliz yönetmen Birdy gibi muhteşem filmi Philadelphia gibi sembolik bir yerde çekerken, bu filmi de milliyetçiliğin dozunun taştığı, aşırı tutucu ve cumhuriyetçi kesimin kalesi Teksas'ta çekerek yine hayran bırakmıştır. Sırf Birdy filmi bile bu adamı sevmek için bir sebeptir.
Geceyarısı Ekspresi filmi nedeniyle öfkelenmemiz ise iki yüzlülüğün daniskasıdır. Bu tepkilerin tek nedeni kompleksle yetişip süregelen "yabancılar bizi böyle tanıyacak, ya böyle düşünürler" tadındaki salakça alışkanlıklarımız. Elalemin hakkımızda ne düşüneceğini hesaplayana kadar bazı şeylerle yüzleşip düzeltmeye çalışmak yerine yine işin özünü kaçırıp göstermelik olaylarla boğuşuyoruz. Sonuçta ülkemiz hapishanelerinin durumu filmin yapılmasından 30 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen hala aynı. İşkenceler de orantısız şiddet de aynen devam ediyor. Burda yönetmenin tutumu ve özellikle senaryoda imzası bulunan Oliver Stone'un tek taraflı bakış açısı tartışılabilir orası ayrı mevzu tamamiyle.
Alan Parker her filminde şahene müzikler, rahatsız etmeden, aşırıya kaçmadan filme refakat eder, hoş tasdlar bırakır. Hemen her filminde insani olayları yakalayıp onu bambaşka hallerde izletir, en önemlisi de amacına ulaşıp izleyei yerine çiviletip bolca düşündürür.
The Life of David Gale filminde de sözkonusu mevzu idam cezası. Bunun akabinde tabi politikacıların ikiyüzlülüğü, adalet, suç ve ceza gibi yüzyıllardır sorulan sorularla film taçlandırılıyor. Filmin Teksas'ta geçmesi de tesadüf değil. Abd başkanı, tutucu kesmin düşmanı J.F. Kennedy'nin Teksas'ta vurulması da tesadüf olmasa gerek. İdam cezasının en çok vuku bulduğu, hatta diğer eyaletlere göre katlandığı bir yer burası. Filmde özellikle idam karşıtı ve idam yanlısı tarafların çatışmaları da kendi nedenlerini göstererek gayet başarılı şekilde verilmiş.
Filmde yönetmenin dehası ve filmin vuruculuğunun yanında başrolde Kevin Spacey yine şahane iş çıkarıyor, Kate Winslet de pek görmeye alışmadığımız bir rolde ona ayak uyduruyor. Filmin sonuda Hollywood vari mutlu sonla bitmek yerine idam karşıtı mesajını veriyor ve olağanüstü şekilde zekice bağlanıyor...
Filmden bir de çok sayıda replik ve konuşma kalıyor akıllarda, tıpkı David Gale rolünde Kevin Sapcey'in profesör olarak felsefe dersinde yaptığı konuşma gibi;
"fanteziler gerçekdışı olmak zorundalar.
çünkü istediğiniz şeyi elde ettiğiniz anda artık onu istememeye başlarsınız.
isteğin devam edebilmesi için objesinin sürekli olarak eksik olması gerekir.
istediğiniz o şey değildir. onun fantezisidir.
istek çılgınca fantezileri destekler.
sadece gelecekteki mutluluğumuzun hayalini kurarken gerçekten mutlu oluruz." derken pascal'in anlatmakistediği de buydu.
bu nedenle "avlanmak, öldürmekten daha zevklidir." deriz.
ya da "ne dilediğine dikkat et."
ona sahip olacağın için değil.
çünkü ona sahip olduğun zaman artık onu istemeyeceğin için.
lacan'ın verdiği ders şu:
istekleriniz doğrultusunda yaşamak sizi asla mutlu etmez.
gerçek anlamda insan olmak demek fikirler ve idealler için yaşamak demektir.
hayatınızı istediklerinizin ne kadarını elde ettiğinizle değil yaşadığınız samimiyet, şefkat ve özveri anlarıyla ölçmek demektir.
çünkü sonunda kendi hayatlarımızı önemli kılmanın tek yolu diğer insanların yaşamlarına değer vermekti"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder