27 Ocak 2009 Salı

Sen Ne Dilersen

"daha kaderinin, yaşadığın kadarını biliyorsun

Çok değil sadece birkaç yıllık bir Cem Başeskioğlu filmi. Hem senaryo hem de yönetmen koltuğunda gördüğümüz Başeskioğlu aslında yabancı değil. Kült filmlerimizden Gece Melek ve Bizim Çocuklar gibi filmin yanında yine Türk sinemasının gurur duyması gereken filmlerden Büyük Adam Küçük Aşk filmlerinde de görev üstlenmiştir. Bu filmle benzerliği Yıldız Kenter'in de bu filmde rol alması ve Büyük Adam Küçük Aşk'ta kafamıza kazınan "Acımasızca geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarımızdır" tadında repliklerle de benzerlik gösteren şahane bir film.
"bize bir mucize lazım"
Bir kere daha gösteriyor ki Fikret Kuşkan manyak bir adam-oyuncu. Her filminde farklı tadlar almamak, keyiflenmemek mümkün değil. Fazlasıyla dramatik bir filmde karın ağrıtacak derecede bile güldürebilen bir usta oyuncu. Sen ne dilersen filminde de bir türlü yolunu çizememiş, abisiyle sokaklarda yaşayan, otobüs duraklarında kestiren, tüm kaybetmişliğine rağmen hayatın farklı yönlerini keşfetmiş, komik bir karakter. Camiden ayakkabı çalayım derken cemaat tarafından yakalanışı, kilisede zangoçtan dayak yemesi gibi bomba sahneler mevcut ki görmek lazım.
Oyuncu kadrosunda Yıldız Kenter, Işık Yenersu, Haldun Boysan gibi ağır bombalar ve niceleri mevcut. Fazla konuya girmek manasız, dvd'si raflarda mutlaka paylaşım forumlarında farklı formatlarda da bulunabilir, reklam ve pazarlaması yapılmamış, kıymeti bilinmeyen ve keşfedilmeyi bekleyen filmlerimizden...

Arşivcinin Seyir Defteri

Arşivde bulunup, epeydir izlemek isteyip de izleeymediğim bazı filmlere kavuştum sonunda;

"kibir en sevdiğim günahtır"

İlk olarak Şeytanın Avukatı, tekrar izleyip tadına varayım dediğim haklı çıktığım şahane film.
Keanu Reeves'in henüz çok daha parlak yüzüyle genç, hırslı ve duruşma kaybetmeyen yerel bir fenomen haline gelen bir avukat olarak karşımıza çıkarken, filmin adı her ne kadar izleyiciye bazı şeyler çaktırsa da şaşırıp kendimizden geçtiğimiz sahneler oldukça fazla. Al Pacino yine alışılageldik muhteşem performansı, surat ifadesi ve mimikleriyle filmi alıp götürürken Charlize Theron da film başı ve sonunda başkalaşım geçiren başarılı bir performans çiziyor. Yıllar sonra izlendiğinde belki de çok daha iştahla izlenebilen, şeytan-dünya-sistem-tanrı-din-iç hesaplaşmalar gibi birçok şey üzerinden düşünmeyi-sorgulamayı başaran bir film.

Rebel Without a Cause

Bizde Asi Gençlik olarak bilinen, erken yaşta hız tutkusuyla vefat eden ikon James Dean'in en çok konuşulan filmi denebilir. Eski Amerikan klasiklerinin bir benzeri gibi görünse de konusu, anlatımı ve karakterleriyle benzerlerinden ayrılıyor. Kendisini, evreni anlamaya, anlamlandırmaya çalışan Jim karakteri etrafında baba-oğul, aile ilişkileri, birbirini dinlemeyen insan modeli, iletişimsizlik, aşk, topluluk psikolojisi, yalnızlık ve sevgi arayışı gibi pek kıymetli hususlara değinip abartmadan başarılı diyaloglar ile akılda kalan, takdire şayan bir film efenim.

The Mighty Celt
Trainspotting filminde arıza Begby karakteriyle hayatımıza giren sevilesi insan Robert Carlyle'ın tıpkı Carla's Song ve 28 Hafta Sonra daki gibi yine başarılı performansının kotardığı mütevazı bir İrlanda filmi. Henüz açılışında sınırda İngiliz çucukların attığı taşlar nedeniyle kafalarında kask ile top oynamaya çalışan çocuklarla açılışı yapan, hikayeyi daha insani boyutta anlatmaya devam edip naif bir film görüntüsü çiziyor. İngiltere ile savaşan bir dava adamıyken, savaşı da sevgilsiini de bırakıp giden yıllar sonra döndüğünde kimse tarafından hoş karşılanmayan bir adam Carlyle'ın oynadığı karakter. Çok başarılı olmasa da güzel vakit geçirilen, İngiliz tarzı filmleri sevenlere tavsiye edilesi bir film.

Üç Maymun

Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi, Cannes'de en iyi yönetmen ödülünü de aldıktan sonra gişe olarak da diğer filmlerinin biraz da olsa ötesine geçmiş, ortalama sinema izleyicisi tarafından yine sıkıcı bulunmuş filmi. Görüntü, hikaye ve oyunculuk anlamında yönetmenin tarzını oturttuğu film olmuş bana kalırsa. Oyuncu babında Ahmet Rıfat Şugar ilk filmi olmasına rağmen en başarılı isim, yine fotoğraf tadındaki enfes kareler, tren sahneleri, yerine göre davranan, yerine göre 3 maymunu oynayan, çelişkilerle dolu günümüz insanını bir aile üzerinden tasvir eden bir film.

Ironman
Robert Downey Jr. isminin en çok kazananlar listesinin tepesine çıkmasına neden olan film. Hollywood'un üretimsizlikten artık sıkça başvurduğu tekrar çevrim ve süper kahraman filmlerinin son dönem örneklerinden. Bu gibi nedenler yüzünden beklentim az olduğundan belki hiç de fena gelmeyen bir yapım. Silahın anlamı, akıbeti ve silah ticareti konularında söyledikleri de başarılı olmuş. Kötü adam rolünde her role girip fark yaratan başarılı aktör Jeff Bridges yine filmde akılda kalan şeylerden biri olmuş. Onun dışında yine ekşın dolu, özel efktlerin abartılıp sıkmadığı orta düzeyde bir film olmuş.

Being There

Sinema denince aklıma Charlie Chaplin ve Peter Sellers gelir ilk olarak. Sellers'İn The Party'si ve Being There filmini izlemeyenler ise bana kalırsa çok şey kaybetmiştir. Hele ülkemizde komedi diye sunulan çöp'lerin ardından Peter Sellers'in fazlasıyla ölçülü, surat ifadesiyle bile yarılabileceğiniz komik filmi komedi anlayışına, komedi filmi nasıl olur sorusuna doğrudan bir cevap gibi. Jerzy Kosinski'nin romanından uyarlanan, Sellers'in oyunculuk dersi verdiği gerçek bir başyapıt.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Filmler için çok sağol Ferdinand.Özelliikle 'Sen Ne Dilersen' ve 'The Mighty Celt' tam bana göre.Duymamıştım iyi oldu bu filmler

ferdinand dedi ki...

Rica ederim Baggio, bu şekilde paslaşmalarla tozlu raflardaki cevherleri keşfedebiliyoruz anca...

Yine bu tarz filmleri, İngliz tarzı filmler hoşuna gidiyosa, Robert Carlyle'ın diğer bir filmi, işsizlik-az biraz futbol ve komedi soslu 'The Full Monty' filmini hararetle tavsiye ederim...

cem dedi ki...

3 maymun...

çok özel bir film bu sanırım.etkiliyor adamı.o görüntüler, karakterlerin yer değişimi, nbc anlatımı çok hoş gerçekten.

ama insan zeki demirkubuz bir film çekse de izlesek diyor her gün içinden.