15 Aralık 2008 Pazartesi

İmanımıza Yettin Issız Adam

Film bitti, sahaflar doldu taştı, plaklar ve eski artistler birden bire kıymete bindi; ilerde tekrar unutulmak üzere...

Ya arkadaş neymiş bizdeki bu salya sümük ağlama merakı, eskileri deşme, eski kır arkadaşları aramak için bahane etme, filmin ve içindeki birçok ögenin ki özellikle anlamazdın anlamazdın şarkısıyla insanları kusturmanın son demindeyiz.

Çağan Irmak Babam ve Oğlum ile hiç reklam yapmadan kulaktan kulağa yayılıp büyüyen, ağlamayan kalmayacak sloganıyla epey bir başarı kazandı. Bu filmde de çok fena damardan yakaladı, gafil avladı insanları. Kendisine suç bulmak istemiyorum keza yönetmenin de eski plakları yıllardır topladığını nostalkjisever olduğunu biliyorum.
Lakin film müziklerinin de piyasaya çıkışıyla adım başı her yerde, her televizyon kanalında öhh dedirten bir abartma sözkonusu. Anladık film güzel, etkileyici, filmin sonu yoruma açık o da güzel, müzikler şahane. Müziklerin özellikle annelerimizin dönemine ait oluşu ve birçok unsuruyla o yaş grubunun daha bu filmi tutacağına inanırken yeni yetme kuşak birden sahipleiverdi o yaşamadığı günleri ve ilişkileri, çok yaşamış çok görmüş gibi embesilce davranarak.

Televizyonların aç gözlülüğü ise mide bulandırıcı. Yaşadığı dönemde insanların yüzüne bakmayan, güzel seslerin-gerçek emekçilerin kıymetini bilmeyen bu adamlar bir filmin ardından hepsi kaymağı yeme derdine düşüp insanların eski günleri arayışını, özlemini, nostaljiyi bir güzel kullanmaktalar. Okan Bayülgen dahil birçok televizyoncu rahmetli olmuş Ayla Dikmen'İn ölümünden bile habersiz onu programlarına davet etme girişimlerinde bulunduklarını utanarak itiraf etti ki gitgide sapıtan, kültürünü-benliğini kaybeden, herşeyi en kısa zamanda tüketen a acayip bir toplum haline gelişimizin güzel bir örneği olsa gerek bu yaşananlar.
Bu filmin boku çıkınca da başka bir damar bulup ordan bir iki eski şarkı ve şarkıcıyı bulup orayı eşelenir, bu emektarlar tekrar unutulup yeni yeni macerlara yelken açılır.
Düşündüklerini dile getirmekte zorlanan biri olarak, birşeyler anlatabildikse ne mutlu bana. Sıkılan, bunalan, hani klişe tabirle kalabalıklar içinde yalnız bir adam olarak, tutunacak dal bulamayan kayıpp kuşan generation X mensubu olarak, olayın artık memleketi-dünyayı güzelleştirmek kurtarmak olmadığı, kendini kurtarmanın tabiri caizse 'yırtmanın' bir numaralı gündem olduğu ortamda ne yapacağı şaşırmış eblek eblek bakan, her an intihar edecekmiş gibi bakan, övüne övüne psikolojik tedavisini anlatan, aldığı anti-depresanlarıyla gurur duyan, hiçbir sorunu olmamasına karşın her an küçük emrah bakışı yapmaya ve ağlamaya hazır gelen nesillere ağzı açık anlamsız bakan, eskiye her daim özlem duyan, düşündükçe hani ayva yiyip de boğazına durur ya tam o şekil donup kalan bir insan olarak, no future diyerekten hayırlı traşlar diliyorum...

4 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

uzun zamandır bu kadar tartıştığım bir film olduğunu hatırlamıyorum.
tam anlamıyla ortada kalmış durumdayım.
evet güzel film ve beğendim.
ama abartanlara ne demeli ?
hayatım değişti, bakış açım değişti, filmi izlediğimden beri farklı bir insanım diyenler ve bombok, seyirciye oynamış, para için çekmiş, 2 müzik döşemiş alta oh mis diyenler.
lan film bu film.
abartısız şekilde porno film diyen bile çıktı.
yönetmen seyirciye oynamasında nereye oynasın kardeşim. seyirci gelmesin diye filmmi yapsın. her filmin hedef kitlesi var. çağan bunu biraz geniş tutmuş sadece.

çağan ırmak benim gözümde türkiyenin en iyi kısa film yönetmenidir.
çektiği bütün filmler 20-30 dakika sınırı içinde gayet anlatabilir. bana old and wise çalsana yı şimdi uzun metraj film yapsa o filmde rekor kırar, çok konuşulur.


değindiğin konulardan birini bizde sık sık konuştuk. bırakın istanbul dışında oturan birini taksimi gün be gün yaşamayan o çarkın içine girmeyen bir insan bu filmin bazı yerlerinde eksik kalacaktır. filmin içine giremeyecektir. yok ama o kadar çok ıssız adam varmış ki, taksime sığmazlar ...

ve işin sektörel kısmı var. artık herkes para kazanmak ne kolay bizde böyle filmler çekelim bizde para kazanalım diyor. ki bunu apaçık söyleyen ilk ezel akaydır.
çek abi sende o zaman. senin filminide 2 milyon kişi izlesin. yok ben kendi tarzımdan taviz vermem para için film çekmem diyorsan kazanan adamada fütursuzca eleştirelerde bulunma.
( eleştirim geneledir, ezel akay'a değil )



uzun oldu biliyorum ama anla beni ferdinand :D
carpe diem

marmara

ferdinand dedi ki...

:)anlıyorum hocam, teşekkürler uzun detaylı yorumun için.
Çağan Irmak'a lafım yok zaten yazıda dediğim gibi kendisi yıllardır koleksiyon yapan, herşeyi biriktiren bir adam, benim kelamım bu filmi görür görmez kendini sahaflara atan, yıllar önce ölen şarkıcıyı programına çağıranlara, yaşamadığı halde çok şey yaşamış gibi yapanlara...

Old and wise ise benim için de yeri ayrıdır, iki hasta olduğum oyuncu Erkan Can ve Derya Alabora eşliğinde can'dır-ciğerdir.
Eğer popüler sinema diye birşey yapılacaksa keşke herkes Çağğan Irmak gibi yapsa, o kadar kötü filmler geliyo ki özellikle tatil dönemine dek getirip voleyi vuralım hesabı yapılan ve hakkaten vuran, son örneği Muro adlı film 1 milyon barajını aşmış ki vay bana vay'lar bana:)

selamlar

Baran Doğan dedi ki...

Güzel bir yazı.

designerk dedi ki...

Açıkçası filmi izlemedim. Yorum yaparsam da büyük hata etmiş olurum ama benim de filmin kendisiyle olmasa bile ona dair söylemek istediğim bir kaç söz var.
Öncelikle çevremde filmi izleyipte beğenmeyen biriyle karşılaşmadım. Herkes övgüyle bahsediyor ki bu bence en büyük reklamdır bir çalışma için. İkincisi ev ahalisinin devamlı olarak izlediği ulusal kanallardaki birçok dizide gözüme takılan bu filmin reklamına yönelik çabalar. Yani mevzubahis dizilerin çekildiği mekanda ya filmin afişi bi şekilde gözünüze takılıyor ya da karakterler arasında ki diyalogda bir şekilde kulağınız tırmalanıyor. Tırmalanıyor diyorum çünki devamlı olarak her dizide geçmesi bir şekilde rahatsızlık verici boyuta varıyor. Gerçi sonuçta reklam olmadan artık bir şeyin pazarlanamaz oluşu, malum böyle olunca da herşeyin heran karşınıza çıkması artık alışıldık bir hal alıyor. Yine çok uzattım biliyorum ama sırf bu neden bile benim filmden uzak kalmama yetiyorda artıyor. Hele hele iş ağlamaklı kısma gelince zaten hayatın beni güldürmekten uzak olduğunu düşündükçe daha da bir soğuyor hissediyorum kendimi. Kişisel kapriste, önyargıda denebilir bu söylediklerime ama filmle ilgili hislerim bu yönde.