Değişen dünya ile birlikte değişmemeye artık direnemeyen paranın her yerde sözsahibi olacağı acımasız düzene geçişi de anlatan, futbolun da endüstri çarklarından biri haline gelme sürecini resmeder, yıkılan mahalle fırını ve düşen tabelayı da türk solu olarak rahatlıkla okuyabiliriz...herşeye rağmen film sık sık hayat fena halde futbola benzer derken iyi bir takımın yoksa kaybedersin diyerek kollektif bilince yönelik sloganıyla bu bozulmaya karşı tutumunu sergiliyor. Savaş Dinçel, Erkan Can komalara sokarken Uğur Polat da futbola musallat olmaya başlayan paralı simsarları en az onlar kadar iyi canlandırıyor...
- - - - -
Aynur: -konuşmanı özlemişim
Hacı: -senin için kelimelerim bitti. sen bitirdin.
Aynur: -sen yanlış yaptin hacı, olacak iş değildi bizim ki ,anlamadın.
Hacı: -biliyorum,bazen seninleyken bile böyle düşünürdüm. anlamadıgımı düşünürdüm. kendi elimle seni kaybettiğimi... o zaman ölmek gelmişti içimden, geberip gitmek. bu aralar yine oluyor ama kimse yok ki,kimi kaybediyorum? niye hâla böyleyim,bilmiyorum.
Aynur: -dur. biraz daha konuşalim. aslında bunları özlüyorum.
Hacı: -seni diyemiyorsun di mi? seni özledim demiyorsun. her zaman kraliçelik pesindesin. hep ulaşılmazsın. halbuki ben o kadar çok şeyi özledim ki unutuyorum bazen,artik fark etmez diyorum. dünya artık böyle benim için; sen yoksun, yoktun zaten. bunu niçin yapıyorsun? aklımı karıştırıyosun. bu iş bitmedi mi ha? 5 yılımı senin için harcamadım mı? ben yapamam, hem senle hem sensiz olamam. ne yapalım? ben böyleyim. ben gidiyorum...(güle güle Savaş Baba)...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder