19 Ekim 2011 Çarşamba

My Name is Joe

kusura bakma, biz senin pembe dünyanda yaşamıyoruz.
bazıları polise gidemez.
bazıları borç almaya bankaya gidemez.
bazıları evini taşıyıp gidemez.
bazılarımızın seçeneği yoktur.
benim lanet bir seçeneğim yoktu.



Ken Loach sinemasının üzerinden tekrar bir cile çekiyoruz bu ara özellikle tam mevsimi diye düşünüyorum.
Hele ki Riff-Raff'tan sonra My name isa Joe bir sezercik deyimiyle baldan tatlı oldu yahu.
Yine sinema diye bize yutturulmaya çalışılan göz boyamaktan ileri gidemeyen cafcaflı hikayeler, aksiyon dolu sahneler, koftiden hikayeler, parayla sulandırılmış özendirilen lüks yaşamlar değil gerçek hayatlar, gerçek insanların hikayesi Ken Loach sinemasında anlatılanlar. Gün geçtikçe değişen, hertürlü olumsuzluğu içselleştiren-normalleştiren, bireyselleşmenin tavan yaptığı günlerde tutunmaya çalışan, ayakta kalmayan adamların hikayesi. Ne kadar gerçek ve iç burkan hikayeler olsa da hayatta yine fonda barınan komik mevzular da cabası tabi. Ve tabi ki futbol, Loach ustanın hemen her filminde az da olsa yer verdiği yaşama sebebi. Joe amatör bir takımı çalıştırır tek bir galibiyeti olan, kaybedeceği kesin olan bir takım, bir  Batı Almanya bir Brezilya formasıyla sahaya çıkıp, sınıflara ayrılmış ve toplumsal hiyerarşinin en dibinden kurtulamayacaklarını bilmelerine rağmen hala hala topa aşık güzel adamlar. Doğruları yapsan da bazen yetmiyor hatta çoğu zaman, aşık olmaya bile lüksü olmuyor adamın ama senin canın sağolsun be Joe...

2 yorum:

stalker dedi ki...

sinemada izlediğim ilk loach filmi bu. lisedeydim. o zamanlar tanımıyorum tabii ken başganı. bi arkadaş tuttu kolumdan ken loach dedi, gidelim beğeneceksin dedi. holivud'la zehirlenmiş bünyeyi öyle bi açtı ki bu film. aklıma kazınan sinema şablonlarını dağıttı. yeni bi yol açtı.

reyizin filmografisinde ilk sıralarda da yer alan bi film değildir ama en sevdiklerim arasındadır. herhalde izlediğim ilk filmi olması ve beni çok etkilemesi hasebiyle. ken loach olmasa ben sinemayı bu kadar sevmezdim.

ferdinand dedi ki...

eyvallah stalker sen de olmasan buralar boş kaldı. ken başgaan canımız ciğerimiz ya, imdb notuymuş, oscar heykelciğiymiş onlar mevzu bahis bile olmaz abimiz sözkonusuysa.
ben de güz film festivalindeydi o zaman kemik çerçeveli gözlüklü,kadife ceketli abilerin gölgesinde tickets'taki kendi bölümünde trende roma maçı için yol alan celticli sıyırmaları izleyip sevmiştim baya bir de son filmi de yabana atılır gibi değil route irish, ken abimizin en profesyonel çalıştığı sağlam bir film olmuş.