23 Aralık 2010 Perşembe

Berlin Üzerindeki Gökyüzü

 Çocuk, çocukken / kollarını sallayarak yürürdü / Derenin ırmak olmasını isterdi.../ Irmağın da sel... / ve şu birikintinin de deniz olmasını / Çocuk çocukken... / çocuk olduğunu bilmezdi / Her şey yaşam doluydu / Ve tüm yaşam birdi / Çocuk çocukken... / hiçbir şey hakkında fikri yoktu / Alışkanlıkları yoktu / Bağdaş kurup otururdu / Sonra koşmaya başlardı / Saçının bir tutamı hiç yatmazdı / ve fotoğraf çektirirken poz vermezdi...

 

Gerçeküstü unsurlar barındıran filmler nedense çok çekmez, film içinde kopup gittiğim bolca olur lakin orcinal adıyla, Der Himmel über Berlin, ne hikmetse Arzunun Kanatlarıyla ülkemide vizyona giren, pek sevdiğim yönetmen Wim Wenders'in şahane filmlerinden. Benim için Paris,Texas en şahanesidir filmlerinin, en sevdiklerim arasında da kafaya oynar her türlü...

Filme gelecek olursak başrolde Bruno Ganz yine çok başarılı, Berlin şehri üzerinde insanları seyreden herşeye şahit olan ama müdahale edemeyen ölümsüz bir melek rolünde. Hatta bir çamaşırhanede bezgin bir şekilde bekleyen Türk teyzenin şimdi eve gidicem, çocuklara bakıcam, yemek yapıcam tarı serzenişleri duyulur...
Karakterinde melankoli ve yalnılık fazlaca hissedilir, kendi varlığını sorgulamaya başladığı sırada varlığı sona ermek üzere olan bir sirkte çalışan şahane trapezci kızın yaşamına girmesiyle olaylar gelişir, değişir, abimiz ölümsüz olmaktan bile vazgeçer aşkı uğruna, ete kemiğe bürünmek ister. Gerçekleştiğinde de ondan mutlusu yoktur zaten, çocuklar gibi hoplaya zıplaya aşar yolları, sıcak kahveden bir yudum alır, Türk mahallesine de düşer yolu arka fonda Zülfü Livaneli'nin Karlı Kayın Ormanı hemen dikkati çeker ve Türk dükkanları da cabası.

Yeryüzünde gezen meleklerin öyküsü, şiirsel dili, sesleri, görüntüleri, Bruno abi ve Colombo ile tanıdığımı Peter Falk'un kendisini oynadığı güzel rolleriyle, Nick Cave fenomeninin müzikleri ve salaş görüntüleriyle ve adeta yağan aforizmalarıyla farklı, edinilesi Wenders yapımı...
Hollywood boş durmayıp bu filmi de tekrar çevrimini yapıp Melekler Şehri adıyla,herşeyiyle mundar etmişti, sağolsunlar hazıra konmaya bayılıyor abiler...

Çok Yalnızdım,ama hiç tek başıma yaşamadım...

-bir kez olsun ciddi olmalı. çok yalnızdım ama hiç tek başıma yaşamadım. biriyle olduğumda genelde memnundum ama bunu hep bir tesadüf sandım, bu insanlar benim ailemdi ama başkaları da olabilirdi. neden o kahverengi gözleri olan kardeşimdi de şu karşıda öylece duran yeşil gözlü adam değil? taksi şöforünün kızı benim arkadaşımdı ama yerine kollarımı bir atın boynuna da dolayabilirdim öyle değil mi? bir erkekle birlikteydim hatta aşıktım ama onu aniden terk edip o anda sokakta karşıdan gelen yabancı bir erkekle de kaçabilirdim.

bana ister bak ister bakma, ister elini ver ister verme. hayır bana elini verme, bakışlarını uzaklaştır. sanırım bugün yeni ay var, gece pek sakin değil ama şehirde hiç kan akmayacak. ben hiç kimseyle oynamadım, buna rağmen hiçbir zaman gözlerimi açıp şöyle demedim; işte şimdi ciddi. nihayet ciddileşiyor.

böylece yaşlandım işte. yalnız ve ciddi değildiler, zaten zaman ciddiyetsizdir, hiç yalnız kalmadım, ne tek başınayken ne de biriyle birlikteyken. aslında artık yalnız olmak isterdim, çünkü yalnızlık şu demektir; artık bir bütün. artık bunu söyleyebilirim, işte bu gece ben de nihayet yalnızım. tesadüfler artık bitmeli. karar vermenin yeni ayı. yazgı diye bir şey var mı bilmiyorum ama karar vermek diye bir şey var, karar ver. bak bir zamanız şimdi, sadece bütün şehir değil bütün dünya bizim bu önemli kararımıza katılıyor. ikimiz iki kişi olmaktan da öteyiz, bir şeyleri oluşturuyoruz. seninle halkın yerinde oturuyoruz ve bütün meydan bizimle aynı dilekleri paylaşan bir sürü insanla dolu. oyunun kurallarını biz belirliyoruz. ama şimdi sıra sende, oyun sende, ya şimdi ya da asla. bana ihtiyacın var, bana ihtiyacın olacak. ikimizin hikayesinden daha büyük bir hikaye, erkeğin ve kadının hikayesi, bu devlerin hikayesi olacak. bu görünmez ama aktarılabilen yeni bir neslin hikayesi. bak, gözlerime bak onlar zorunluluğun resmidir. burdakilerin geleceğinin resmi. dün gece rüyamda o yabancıyı gördüm. yani kocamı, ben bir tek onunla yalnız olabilirim, ona karşı açık olabilirim, alabildiğine açık sadece onun için. bütün olarak içime alabiliyordum onu, onu paylaşılan saadetin labirentiyle sarmalayabilirdum. biliyorum o sensin...

5 yorum:

Yasemin Şahin dedi ki...

Futbol kısmını saymazsak ne güzel blog. ve bu film, çok sevmiştim... Wim Wenders hep başka başka filmler yapmış, hepsi de ayrı bir tad veriyor..

ferdinand dedi ki...

Teşekkürler Yasemin teveccühünüz:)
futbol kısmını da sayalım biz boşver,
bu arada düşünkara fanzini denk gelirse ankaradan temin etmeye çalışcam inşallah,
çok selam...

Yasemin Şahin dedi ki...

Sadece Ankara'da değiliz artık, İstanbul, Eskişehir ve Denizli'de de var, biliyorsundur belki...

Teşekkürler, görüşmek üzere :)

ferdinand dedi ki...

Ben ankarada olduğumdan heralde diğer şehirleri pek düşünmedim:)
iyi karalamalar, görüşmek üzere...

Yasemin Şahin dedi ki...

:)Denk gelirse dediğin için burada olmadığını düşündüm sanırım, sana da iyi paylaşımlar öyleyse.