Bahis sitelerince ve futbol ulemalarınca her ne hikmetse Beşiktaş kendi sahasında favoriyi geçtim galibiyetine en son şans olarak bakılıyordu, haliyle kazın ayağı öyle değil.
Güzel varlık, alman mucizesi Fabian Ernst'in de belirttiği gibi tribün ve takım tek vücut haline geldiğinde bu stadda yenemeyeceğimiz takım yok. Tribünlerdeki kaos, dibe batmış yönetim, boğaza kadar gelmiş borç ve akabinde kötü gidişe ardarda alınan 3 puan ve derbi galibiyetiyle son veren bir takım. Maç sonu bağrılan hep böyle oynayın canımızı verelim sloganları da çoğu zamanki gibi olayı özetliyor.
Ferrari'nin her zamanki soğukkanlılığı, yerinde müdehaleleri ve Sivok ile uyumu, hep eleştirdiğimiz Fink'in Alex'i kitleyerek oyunun boyutunu değiştirmesinin yanında mükemmel golü ve çalışkanlığıyla oyununu süsleyişi, Ernst'in herzamanki gibi kusursuz futbolu, İbrahim Üzülmez'in maç sonu salladım ortayı gol oldu demeçlerine rağmen etkili bindirmeleri ve etkili oyunu, Ekrem Dağ'ın dağ gibi yürekten performansı, Serdar Özkan'ın herzamanki gibi savrukluğu, gol kaçırması, Bobo'nun biraz toparlanmış oluşu ve mükemmel gol vuruşu akılalrda kaldı.
Derbi maçları ve içerdeki Fenerbahçe maçlarında psikolojik olarak ilk golü atanın büyük üstünlüğü oluşuyordu ki genelde hep aleyhimizde sonuçlanıyordu bu iş. Dün yine ilk golü yesek bambaşka şeyler olabilirdi, yükselecek protesto ardından gelecek bir golle daha misal, kıyamet kopabilirdi. Baskılı şekilde başlayan güzel futbol bir iki pozisyonun ardından takım duruldu, bu sefer sarı-lacivertliler aynı şekilde kontrolü eline aldı, ilk yarının sonunda direkten dönen top kader anı olabilirdi. İkinci yarıda sergilenen hırslı, baskılı futbol maçın nereye gideceğini tayin ediyordu zaten. İki gol üst üste gelince rakibin gardı düştü, daha kontrollü futbolla ardından rakibin ayağına top değmeden 3.gol geldi hepten maç bitti-gitti zaten.
Tribünde yönlendirecek bir büyük olmamasına rağmen gayet başarılıydı. Bu maçlarda dediğim gibi önde olma, gol atma-yeme olayları tribünlerin performansını da direk etkiliyor. Geçtiğimiz yıllarda şampiyonluk potasında içerde yediğimiz erken goller ve stres nedeniyle tribün kötüydü Fenerliler de bunu kötü kullanmalarına rağmen İnönü sustu bizi dinliyor tadında kendilerini tatmin edici laflar ediyorlardı, keza Kadıköyde de çok daha fazlasını biz yapıyorduk oradaki etkili futbol sayesinde ama bu maçta gördük kim nereyi inletiyor, pulp fiction'un orjinalini dinlemek daha bir hoş oluyor haliyle...
Hele ki ilk golden sonra kapalının yıkılışı yıllar sonra en güzel, en bomba gol sevinciydi. Herkes yara aldı gol sevincinde, hayatta görmediği insanlarla kucaklaştı, "çak" yaptı, ardından peşisıra gollerle rahatlama ve coşku yerini aldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder