18 Temmuz 2008 Cuma

Sanat Filmi ve Sabun Köpüğü


Yaz gelip kapıya dayanınca sinema sektörü de artık klişe haline gelen "bu sıcakta sinemaya gidilmez" tadındaki sözlerin yerleşmesiyle olması gerekenden çok daha durgun geçiriyor bu dönemi.
Dağıtıcılar da buna paralel olarak abidik gubidik filmleri yaz sezonunda gösterime sokarak zaten bunu kanıtlıyorlar, keza dvd sektörü de o şekilde az film piyasaya sunuluyor.
Eğer futbol sezonu gibi düşünürsek sinema da hazırlık kampında denebilir ve geçtiğimiz sezonun değerlendirilmesinde yine bir türlü anlaşılamayan tartışmalar yine yaşandı.
Sinema ve sanat filmi kavramı, sektör filmleri çevresinde dönen bir nevi kısırdöngü.

Bu tartışmaları alevlendiren film ise Recep İvedik oldu ve sinema tarihimizin rekorunu kırması işi iyice alevlendirdi.
una karşılık sanat filmi diye adlandırılan genellikle festivallerde de gösterimi yapılan filmlerin misal Sokurov ustanın Alexandra'sı, Gus Van Sant'ın Paranoid Park'ı, Bob Dylan güzellemesi I'm not There gibi filmlerin hiçbirinin 5 bin izleyiciyi bile yakalayamaması sienamamız hakkında da genel fikirler sunuyor.

Açıkçası festival filmlerinin ve festivallerin her daim destekçisiyim ki İf gibi Mardin'de, Kars'ta halkla içiçe düzenlenen şahane festivaller yapılıyor son yıllarda.

Onun dışında İstanbul'da popüler filmler dışında film getirmeyen dağıtımcılara inat şahane Avrupa filkmleri gösteren Beyoğlu Sineması, Ankara'da Ankapol ve Kavaklıdere sinemalarının kapanacaklarını açıklaması gibi alternatif sunabilen, belli kemik bir izleyici kitlesine sahip sinemaların kepenk kapatması, izleyicilerin bir nevi popüler sektör filmlerine mahkum olması anlamına da geliyor.

Bu tarz filmlerin destekçisi olarak açıkçası popüler sinemayı da görmezden gelmek yanlış olur. Milyonlarca gişe yapan bu filmlerin gösterilmesi birçok sinemayı ayakta tutan belki de tek etken oluyor ki hele günümüzde alışveriş merkezlerinin sinemaları da batırdığı bir dönemde bu filmleri eleştirip, lanetlemek biraz fantaziye kaçıp gerçekleri görmemek gibi geliyor.
Recep İvedik konusunda ise neden bu kadar büyütüldü anlamak zor. Sonuçta sinema bir sanatsa eleştirilmesi doğru basit bir film, hiç bir derinliği, oyuncu kadrosu, bir derdi olmayan bir film ki bana kalırsa komik bile değil komedi bu kadar kolay değil açıkçası, sıradan bir film birçok vizyona giren sayısız filmlerden biriyken gösterilen büyük tepkilerinde rüzgarıyla belki de tabi Şahan'ın eski tiplemesinin de etkisiyle büyük kitleler tarafından izlendi. Sonuçta kazanan sinema sektörü oldu ona bakmak gerek.

Sabun köpüğü diye nitelendirilen, sinema jargonunda yerleşmiş bir terim olan bu terim genelde belli amaçlar doğrultusunda çekilmiş, pek derinlik arz etmeyen, zayıf filmler için kullanılmakta.
Sinema eleştirmenlerinin öfkelendiği husus bu kadar basit bir filmin 4 milyon küsür kişi tarafından izlenmesi oldu ama bir de toplumun gerçekleri var. Genel olarak küfüre, argoya olan düşkünlüğümüz malum keza sanat filmlerine giden kiişi sayısı da ortadayken ne yazıkki gerçekler görmezden gelinerek yeldeğirmenlerine karşı çarpışan kişiler olarak görünüyo eleştirmenler.


Sektörün kendini çevirebilmesi, salonların ayakta durabilmesi için popüler sinemanın varlığını görmezden gelmek aptallıktır bana kalırsa fakat insanlara yığınlardan farklı alternatif ortaya koyan Beyoğlu Sineması gibi yerlerin de ayakta tutulması, festivallerin desteklenmesi de şart ki isteyen istediği filmi izleyebilsin...

Hiç yorum yok: