Bazı adamlar var ki insanı daha bir bağlar takımına, tekrar tekrar gurur duymanı sağlayan harbi adamlar...Belki bunların sonuncusu, güzel insan Vedat Abi özleniyorsun...
Sezen Aksu'nun Keskin Bıçak şarkısının da söz yazarıymış ki anca böyle bir adam yazabilirdi heralde ayrı bir sevindirdi bu anekdot...
Aşağıdaki metin ise roll için yapılan söyleşilerden derlenmiş inanılmaz güzel, rahmetlinin ardından ufak bir gülümseme ve tebessüm oluşuyor inceden:
bir laf vardır, “deli gömleği ütü tutmaz” derler. 43 yaşına kadar top
oynadım ben. çok keyif alıyordum top oynamaktan. ne sigara içtim, ne
bira içtim 43 yaşına kadar. gerçi şimdi o açığı kapattım biraz.
elhamdülillah beşiktaşlıyım. spor yazarı değilim. gazeteci hiç değilim,
haddim yok. ben beşiktaş yazarıyım. beşiktaş’la yatarım, beşiktaş’la
kalkarım. futbolu bırakıtım, ertesi gün kulübe üye oldum. serdar bey
(bilgili) aday olmasaydı, beşiktaş'ın başkanlığına adaydım. süleyman
(seba) bey bıraktığında kimse aday olmasaydı, ben adaydım ama, rahatımı
bozacakım. ben tembellikle flört eden bir adamım.
biz beşiktaş'ın
sadece futbolcusu değil, idarecisi, taraftarı gibiydik. mağlup
oynadığımız bir maçta sanlı (sarıalioğlu) kaptanın taç atışı için topu
almaya giderken ağladığını hatırlıyorum. trabzonspor’la oynadığımız bir
kupa maçıydı. ilk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0
kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. sonra lütfü golü
attı ve turu geçtik. golü atınca lütfü’nün sevinçten kulağını ısırdım.
maçtan sonra da hastaneye götürdüm.
eskiden futbolcuların saçları
uzun olurdu. maçlardan sonra duş alırdık, tabii saçlar hep ıslak. o
zaman gündüz tekin onay (beşiktaş'ın 1976-77 sezonundaki teknik
direktörü) saç kurutma makinesi almıştı, hepimiz uçak almış kadar
sevindik. takımda 20 kişiydik, bir tek benim arabam vardı. onu da bana
babam almıştı... beni kimse keşfetmedi, ben kendi kendimi keşfettim.
seçmelere katıldım ve kazandım. öyle başladı. bakırköy’de, yücespor’da
oynadım. oradan adalet takımına transfer oldum. rahmetli babacığım
(rahmi okyar) bursaspor’un kurucularından. bursaspor'u kurunca,
bakırköy’ün dört oyuncusu, ben, kaleci turan, ersel, tamer bursa’ya
gittik. bursa’dayken beşiktaş beni, ben beşiktaş'ı istiyordum. rahmetli
babacığımın baba hakkı’ya bir sözü vardı. bu nedenle hiçbir pazarlık
yapılmadan beşiktaş’a geldim. beşiktaş'ta parasız oynadım, ama babamdan
belki daha fazlasını aldım. babam kulübün ikinci başkanıydı. babamdan
aldığım parayı ihtiyacı olan arkadaşlara veriyordum. ne maaş, ne prim,
ne transfer ücreti, hiçbirini almadım.
bakıyorsun, spor yazarı
kardeşlerimiz bir çay reklamına çıkıyorlar. bana da teklif geldi. hatta
sakalını kes bile dediler, büyük de bir paraydı. tenezzül edecek adam
değilim. ne işim var? ben bir tek çocuk esirgeme kurumu’na çıkarım.
futbolu bıraktığımda “jübile yap” dediler. ben de “jübileyi çocuk
esirgeme kurumu için yaparım” deyince, “sen böyle birşey yaparsan bir
daha biz yapamayız, yapma bu yüzden” dediler, ben de yapmadım.
ben
para biriktirmedim, dost biriktirdim. belki tuhaf gelecek. ne kadar
param var, bilmiyorum. karıma da sormadım. ben radyoyu açıp kapamayı
bilmem.cep telefonum yok. şarj bilmem. o açmazsa tv açmayı da bilmem,
öğrenmek de istemem. o olmasa ben yokum. bir oğlum var. eğitimini
bitirdi. bana arkadaşlarım soruyordu, oğlun kaçta diye. ben hayatımda
sormadım ki. okuyor işte.
bir kere aşık oldum ve onunla evlendim.
38 senedir beraberim. iki gün görmesem özlüyorum. evlenirken, “benden
koca olmaz, benden iyi bir metres olur, sen de metres gibi davranırsan
bu iş gider” dedim. benimki evlilik değil. bir masal, çok güzel bir
masal. dünyalı bir kız. çok keyifli bir kız. halen kız diyorum bak.
fıkra gibi, dedim ki: “sakın bana birşey taşıtma. biber getir falan
yapma. ben hiçbir akrabamla görüşmem. senin de akrabaların benim evime
gelmesin. ben akrabaları sevmem, çünkü ben seçmedim. ben seçtiğim
insanla birlikte olurum.” bir gün eve geldim, baldız var, bacanak var.
“bunlar ne” dedim, “eee, geldiler ne yapayım” dedi. “eyvah, salatanın
limonu yok, alır mısın” dedi. ben de “alırım” dedim. evden çıktım, devre
arasıydı. 15 gün yalova’da, termal’de kaldım. eve 15 gün sonra limonla
döndüm. 38 senedir bir daha da başıma gelmedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder