21 Mart 2009 Cumartesi

Barack'ın Listesi


Geçtiğimiz günlerde basında da bahsi geçen olay, Obama'nın İngiltere Başbakanı Brown'a ziyaret esnasında hediye ettiği filmlerdi. Hatta İngiliz basınında dalga konusu oldu ki başbakanlarının sinema ile bir alakasının olmadığını ve bir çift çorabın daha akıllıca olacağı yönünde yorumlarda bulundular... İşte o liste diyoruz ki belliki sinemadan anlayan danışmanlar tarafından hazırlanmış, Hem eski dönem klasikler hem de efsaneleşmiş yeni dönem filmlerinden oluşan, çoğu oscar ödülü kazanmış filmler. Yurttaş Kane gibi sinema tarihine bakış açısı getiren, Godfather gibi Puzo'nun harika kitabından bir o kadar güzel Coppola filmi çıkan, De Niro ve Pesci'li Raging Bull, Alfred Amca harikası Vrtigo ve Psycho, Dustin Hoffman'ın çocuksu haliyle ve Mrs.Robinson ile özdeşleşen The Graduate(Mezun), sinemanın devrimcisi Chaplin'den City Lights, Steinbeck'in harika kitaından uyarlanan Gazap Üzümleri, kara film türünün öncülerinden Chinatown, Rüzgar Gibi Geçti, Casablanca ve benim en çok sevdiğim filmlerden Gregory Peck'li Bülbülü Öldürmek gibi seçimler şahane olmuş diyoruz...


25 DVD’den oluşan sette şu filmler bulunuyor:

1) Yurttaş Kane - Citizen Kane
2) Godfather (Baba) The Godfather
3) Kazablanka - Casablanca

4) Kızgın Boğa - Raging Bull

5) Singing in the Rain - Singin' in the Rain

6) Rüzgar Gibi Geçti - Gone with the Wind

7) Arabistanlı Lawrance - Lawrence of Arabia

8) Schindler’in Listesi - Schindler's List

9) Vertigo - Vertigo

10) Oz Büyücüsü - The Wizard of Oz

11) Şehir Işıkları - City Lights

12) Araştırmacılar - The Searchers

13) Yıldız Savaşları: Bölüm 4 - Star Wars: Episode IV

14) Sapık Psycho

15) Bülbülü Öldürmek - To Kill a Mockingbird
16) Sunset Bulvarı Sunset Boulevard
17) Mezun The Graduate

18) General
19) Rıhtımlar Üzerinde
20) Şahane HayatIt's a Wonderful Life

21) Chinatown- Çin Mahallesi

22) Bazıları Sıcak Sever - Some Like it Hot

23) Gazap Üzümleri - The Grapes of Wrath
24) E.T. - ET: The Extra-Terrestrial

25) 2001: Bir Uzay Destanı 2001: A Space Odyssey

Dibine Kadar & Senden Daha Güzel


4 senelik aranın ardından çok şükür Duman yeni albümünü bitirdi, 18 Mart itibariyle de piyasaya sürüldü.
Aslında iki albüm var ortada Dibine Kadar ve Senden Daha Güzel adlarıyla 10ar şarkıdan oluşan toplam 20 şarkılık şahane bir albüm olmuş.
Albümün kayıtları da İrlanda'da Grouse Lodge Studio'da 65 günde tamamlanmış.
Söz ve müzikleri grubun solisti Kaan Tangöze'ye ait albüm çıkmadan zaten internete düşmüştü, indirdik indireli bu şarkıları dinliyorum açıkçası tüm şarkılar güzel ve dinledikçe güzelleşen şarkılar.
Arada göndermelerle dolu İyi de Bana Ne, Paranoya, Senden Daha Güzel, Senin Marşın, Bu Aşk Beni Yorar, Dibine Kadar, Hayvan, Helal Olsun, Sor Bana Pişmanmıyım ve Yalan adlı şarkılar kült olacak durumda ki diğerleri de mükemmel denecek seviyede. Bana kalırsa ömrü hiç tükenmeyecek kalıcı bir albüm olmuş, cillop gibi olmuş diyor sözü Senden Daha Güzel parçalarına bırakıyorum;

20 Mart 2009 Cuma

Ordan Burdan Fitbol

manchester united (ingiltere) liverpool (ingiltere) chelsea (ingiltere) arsenal (ingiltere) barcelona (ispanya) villarreal (ispanya) bayern münih (almanya) porto (portekiz)

-Şampiyonlar Ligi kuraları bugün çekilecek, hayvani performanslarıyla hiç kayıp vermeden çeyrek finale gelen İngilizlerden birinin en azından finale kalacağı kesin bana kalırsa. Liverpool yine Avrupa Kupası olunca yıllardır yaptığı gibi anormal maçlar oynuyo ki Cruyff açıklama yapma gereği duymuş Liverpool ile eşleşmek istemeyiz, Benitez'in talebeleri silindir gibi diyerekten. Liverpool için önemli gelişmelerden biri de birkaç yıldır özellikle rotasyon sistemi nedeniyle gönderilecek söylentileri yapılan Benitez'in sözleşmesinin 2014'e kadar uzatılmasıydı.

-Aynı şekilde Barça forması giyen Henry de Arsenal ile eşleşmek istemiyor anlaşılan. Son yılını sakatlık nedeniyle sadece 18 kez Arsenal forması giydiğini ve 8 yılın 7sinde Highbury de oynadığını söylüyor, I'm a Highbury man diyerekten Highbury'nin çok özel bir stad olduğunu lakin kendi bağının stadla değil kulüple ve Arsenal taraftarlarıyla olduğunu söyleyerek gönülleri fethetmiş kendisi. Eşleşme durumunda zorlu bir mücadele olacağını ve kendisi için de garip bir durum olacağını eklemeden edememiş.


-Bu hafta Türkiye Süper! Liginde düğüm çözülecekmiş gibi heyecan pompalanmaya çalışılsa da önümüzde bir sürü hafta ve maç var ki bu sene Kocaeli'nin de eşsiz çabasının katkılarıyla klasik tabirle kolay maç yok, olmayacak da... Beşiktaş açısından büyük maç performansları kaderi tayin edecek, son yıllarda tansiyonu yüksek maçlarda özellikle iç sahada başarımız yok, taraftar olarak da sahadaki tutuk futbol ve yüksek tansiyon performansa yansıyor ve asık yüzlerle evlere dönüyorduk. Denizli'nin ilk zamanlarda biraz da bayan umut dolu açıklamaları şimdi herkes tarafından takdir ediliyor, puan kayıpları bir iki maç daha devam etseydi başta Orhan Yıldırım ve Air İsmail diye tanınan İsmail Er ile başlayacak teknik adam def etme çalışmaları hemen başlayacaktı. Bir kişinin başarılı, dahi olup olmadığı ülkemizde bir kaç maçın sonucuna göre hemen notu verilerek tayin ediliyor.
Sivas açısından da artık Bülent denen adamın gerçek kimliğini gördükten sonra ve başkanlarının ben Fenerbahçeliyim diye yıllardır bağırışının ardından gram olsun sempati kalmadığına eminim.
Kısıtlı imkanlarla kendi sistemlerinde mütevazı ekibiyle büyük başarı kazanmıştır hakkını veriyor spor kamuoyu ama kendini muzaffer bir komutan gibi lanse edip her hafta saçma sapan söylemlerde bulunan, yedek kulübesini parçalayıp hakeme saldıran bu herifi biri durdurusun arkadaş...

-Galatasaray cephesinde Rıdvan'a katılmamak elde değil, Meira haddinden fazla paraya satılmıştır lakin stopersiz top oynanıyorsa, abuk subuk goller yenip avrupadan eleniyorsanız, muhtemelen kaçacak lig şampiyonluğu ardından kıyamet kopması yakındır.
-Fenerbahçe en istikrarsız takım görünümünü koruyor, ne yapacağı belli olmayan bir takım. Alex'in üstün formu epeyce maç kazandırsa da onun durduğu maçlarda da pozisyon üretmekte zorluk çekiyorlar. Onlar için en büyük kayıp Lugano'nun gidişi olur bana kalırsa. Bu arada sene sonu eğer Dede Aragones giderse Lucescu gelecek gibime geliyor ya hayırlısı...

18 Mart 2009 Çarşamba

Kumar Filmleri

Bir film türü olarak değerlendirirsek kumar filmleri ya da kumar temalı filmler heyecan düzeyi yüksek yapımlardır. İçinde casino, kumar masası, alımlı krupiyeler, kumarbazlar ve birçok zamanda spor filmlerinin alt türü olarak bahis sözkonusudur. . Tıpkı Paul Newman'ın enfes filmlerinden, bilardo fonunda bashislerin uçtuğu, belli bir raconun mevzuya hakim olduğu mükemmel yapımdaki gibi. Yine soygun filmleriyle de doğrudan bağlantılıdır bu tür, tıpkı Oceans serisinde olduğu gibi...Kumar filmleri omurgasını genellikle başarı hikayesine yaslar. Çoğu yapım 'zengin olma' ve 'fakir kalma' savaşı veren kahramanlarımızın dramatik mücadelesini konu alır. Filmin kahramanı aslında ya kumarbaz değildir veya kumar oynamayı bırakmış eski kulağı deliklerdendir. Elindeki zarı atar ve en yüksek sayıyı tutturduğunda izleyicilerin yüzüne bir gülümseme yayılır. En kolay içselleştirilen kahramanlara sahiptir kumar filmleri. Büyük paralar bir gecede kazanılıp kaybedilir, polisin, kötü adamın ve kumarhane sahibinin baskısı altındaki kumarbazımız hayatını kaptığı tek voleyle devam ettirir. Ve bir daha asla kumar oynamayacaktır. Kendi içinde böyle bir çatışma barındırır bu yapımlar aynı zamanda.
Dostoyevski'nin igrok adlı, kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı romandan da iki adet film çıkmıştır The Gambler adında...

ROUNDERS

Bu tarz filmler arasında en bilinen ve tutulan filmlerin başında geliyor Rounders. Başrolde pokere hiç yabancı olmayan iki aktör Edward Norton ve aAtt Damon'un başarılı oyunculuklarının yanıında poker oyunu ve poker oyuncusu hakkında epeyce kelam eden, kariyer mi poker mi sorusuna poker cevabını veren filmdir:) John MAlkovich de her zamanki gibi farklı bir profille arz-ı endam eder. Pokeri ayrıca bir estetize eder ki film kumar olmaktan öte ayrı bir fenomen gibidir poker ve oyuncu da sıradan bir kumarbaz değil yediği kazıklarla tecrübe sahibi olan, ustalaşan bir taktisyen gibidir. Norton'un oynadığı karakter içerden çıkar, ekibi toplar. Damon ise düzenli bir hayat kurma peşinde ve kız arkadaşını kaybetmeme düşüncesiyle yan çizerken haliyle mecbur kalıp girer mevzuya, olaylar gelişir...

21
Üniversite öğrencisi dahi çocukların Las Vegas"ta yaptıkları vurgunun gerçek hikayesi 21 adlı filmde. Kevin Spacey karizmatik öğretmen rolüyle öyküye çok şeyler katıyor.
Genç bir öğrenci dahinin kart sayarak büyük kumarhaneleri diz getirmesini yönetmen Robert Luketic"in yorumuyla seyrederken, okuldan sonra kumar mesaisine kalan dahi öğrencilerin, Spacey'nin oynadığı matematik profesörü karakterinin yönlendirmesiyle zekice örülmüş senaryoya dayanan film. KArt oyunlarıyla ve özellikle 21 oyunu ve kart sayma gibi mevzular hakkında benim gibi pek bilgi sahibi olmayanlar için ise garnitür niyetine bir film oluyor ne yazıkki.

CASINO
"kimse sonsuza dek zirvede kalamaz"
Bir suç filmi olarak daha çok tanımlayabiliriz ama Scorsese ve De niro ikilisi bulunmadan olmaz yeraltı hikayeleri denilince...Filmde kumarhanelerde sistem nasıl işliyor en ince ayrıntısına kadar bulmak mümkün tabiki bunla paralel olarak geçmişten günümüze suç dünyasının organik bağları da kumar işiyle uzunca süren filmde anlatılıyor.


De niro ile harika eküri oluşturan Joe Pesci ve doğaçlama gelişen diyalogları, başbelası ve manyaklıklarıyla bile izleme sebebidir. Goodfellas ile çok benzer yalnız burda filmin adresi casinodur, olaylar burada gelişir, çözülür. İkinci sınıf düzenbazlar enselenir, sürekli paralar gelir gider, siyasiler ve bürokratlarla paslaşılır, çıkarlar en kafadadır. Sharon Stone da ayrı bir güzel ve başarılıdır ki De Niro ve izleyenleri delirtir.

THE COOLER (Vegas'ta Son Şans)

Bu film ve olaylar da benzzerler igibi Vegas'ta ceryan bulur. Başrolde "loser" karakter görüntüsünde, kumarhanede kumarbazların şanslarına mani olan adam rolünde William H.Macy yine çok başarılı ve onun patronu rolünde Alec Baldwin de keza... Mario Bello ise kahramanımıza bir gram dahi olsa umut veren, pek de güzel Natalie karakteriyle başarılı iş çıkarıyor.

BÜYÜK KUMAR (ROGUE TRADER)

Oyuncular : Ewan McGregor
Yönetmen : James Dearden

Nick Leeson Bearings Bankası’nda hesap uzmanıdır. Problemleri gidermek için Jakartaya gönderildiğinde orada iyi izlenimler bırakır ve Singapur da ticaret birim yöneticisi olur. İlk yılında, tüccarlarının birinden kaynaklanan kayıplarını kapatmak için kumar oynar ve işler iyi gider. Ne var ki sonraki yıllar da Nick başkalarının paraları ile kumar oynamaya devam eder ve kayıplarını gizlemeye çalışır ta ki meşhur finansal çöküşe neden olana kadar. McGregor filmde çok iyi ve Leason’ı düşünülenden daha iyi canlandırmış. İlginç ve izlenmesi gereken bir film.

THE STING
Oyuncular : Paul Newman, Robert Redford, Robert Shaw
Yönetmen : George Roy Hill

1974 yapımı, En iyi film ödülü dahil 7 dalda Oscar’lı, müzikleriyle, ince esprileri, zeki kurgulanmış hikayesi ve Newman, Redford ve Shaw üçlüsünün mükemmel birleşimiyle her daim gönüllerde olan filmdir kendisi... Özellikle Redford ve Newman ikilisi Butch Cassidy'de oldduğu gibi efsane filmlerinden birine daha imza atarlar. Poker masalarından, bahis ve kumarın envai çeşidine yer olan filmde dümenlerin türlüsü çevrilerek seyirciyi şaşırtma konusunda yüksek ihtisas yapılan film olmuştur aynı zamanda...

OWNING MAHOWNY (KUMAR TUTKUSU)
Oyuncular : Phillip Seymour Hoffman , Minnie Driver
Yönetmen : Richard Kwietniowski
Phillip Seymour Hoffman oyuncu olarak seveni olduğu kadar sevmeyeni de olan bir adam, anlaşılamayacak şekilde. Bu adamın her filminde farklı bir karakteri bambaşka yorumlarla ağız açık kalacak şekilde izleten acayip bi royuncu bana kalırsa. Buna en iyi örnek Truman Capote'yi canlandırdığı ve heykeli kucakladığı Capote filmidir.
Bu filmde de kumar filmi diye bir tür varsa bu türün kalıplarını çizen, örnek gösterilecek filmlerdendir. Kanada'da yaşanmış bankacılık skandallarından birinin gerçek hikayesi anlatılır. Bir bankacının dibe vuruş öyküsü çok güzel anlatılır, adam kendinden öyle bir geçmiştir ki para içinde yüzüp, kumara koşsa da altındaki araba da üstü başı dökülmektedir ama farkında bile değildir. Filmin sonu kumarhanelerde karşılandığı gibi şaşaalı olmayacaktır velhasıl...

THE BIG TOWN (BÜYÜK ŞEHİR)

Oyuncular : Matt Dillon, Tommy Lee Jones, Diane Lane
Yönetmen : Ben Bolt
Kara filmlerde gördüğümüz karşıkonulamaz, entrika dolu, bir o kadar da baştan çıkarıcı femme fatale tadındaki enfes rolüyle Diane Lane yıkıp geçiriyor. Çok sevilmese de Tommy Lee Jones ve Matt Dillon sever olarak 50'lerde geçen, atmosferiyle yakalayan bu filmi severim. Bu filmde de kart oyunlarından ziyade, yaşamını barbut ve zarlar ile idame ettiren bir adam olan Matt Dillon'un canlandırdığı Cullen'in hikayesi sözkonusu olan...
Hayatını kumarla kazanan J.C. Cullen (Dillon), daha büyük oynamak için Chicago’ya gelir. Bileğinin hakkıyla büyük paralar kazandığı bir kumarhanede tanıştığı güzel striptizci (Lane), şansını tamamen değiştirecektir. Kadının acımasız bir katil olan kocasına (Jones) karşı oynaması gereken tehlikeli oyunda bahisler Cullen’ın hayatı üzerinden açılacaktır.

LUCKY YOU (ŞANS SENDE)
Oyuncular : Eric Bana , Drew Barrymore , Robert Duvall
Yönetmen : Curtis Hanson

Aşk gerçek bir kumardır gibi klişe bir sloganla yola koyulan bir film olmasına rağmen, Eric Bana, şirinlik muskası Drew abla ve özellikle büyük usta Robert Duvall'ın oyunculuğuna yaslanıp poker üzerinden bolca konuşan, ilgi alanı dışındaki izleyiciyi çokça sıkabilecek sıradan bir film.
L.A. Confidental’ın yönetmeni Curtis Hanson, Oscar ödülü sahibi arkadaşı Eric Roth (Forrest Gump) ile senaryosunu birlikte yazdığı ve yönettiği bu filmde heyecanın adresi Las Vegas.
Usta kumarbaz Huck Cheever (Eric Bana) karşı konulmaz Billie Offer’la (Drew Barrymore) tanışır ve kartları oynadığı gibi aşkı da oynamayı öğrenir ve aklı yerine kalbini dinler. Bu arada, dünyanın en gösterişli ve büyük poker serisi için giriş ücretini 10,000 dolara yükseltmekte acele eder, buna rağmen –ya da bu yüzden- turnuvalar onu arasının açık olduğu iki kez ödül kazanmış babası (Robert Duvall) ile karşı karşıya getirir.


LAS VEGAS
Oyuncular : James Caan, Jos Duhamel, Nikki Cox, Vanessa Marcil, Molly Sims, Thomason, James Lesure...
Yönetmen : Gary Scott Thompson

Las Vegas günümüzün yıldız oyuncularından oluşan kadrosu, birbirinden seksi kızları ve neon ışıkların perde arkasında yaşanan kirli ilişkileri, skandalları ve entrikalarıyla az çok kendi kitlesini yaratmış dizilerden. Burada efsane aktörlerden James Caan ve cillop gibi çalışma arkadaşlarının rolü epeyce büyük...

Her gün başka bir olayın yaşandığı, aksiyonun dur durak bilmediği Montecito Hotel ve Casino’da Koca Ed Deline (James Caan), sağ kolu yakışıklı Danny McCoy (Josh Duhamel) ve seksi ekibinin yardımıyla kumarhanede hile yapanlara, şansları dikkat çekecek kadar yaver gidenlere ve paralı müşterilerini kapmaya çalışan rakip kumarhanelere göz kulak oluyor ve işlerin yolunda gitmesi için çalışıyorlar.

KUMARBAZ (SHADE)
Oyuncular : Sylvester Stallone , Melanie Griffith
Yönetmen : Damian Nieman
Stallone baş rolde olmasına rağmen filmin sonlarında sahneye çıkıyor ve çok iyi bir final yapmasının yanında, oyuncularının yüksek performansları, kumarbazlık mevzuunda söyledikleriyle bu tür için izlenebilitesi yüksek olan filmlerden.

GÜZEL KUMARBAZ (STACY'S KNIGHTS)
Oyuncular : Kevin Costner , Andra Millian
Yönetmen : Jim Wilson

Oyuncu kadrosunun sürüklediği, hikaye olarak zayıf filmlerden... Bolca casino ve başta poker olmak üzere kağıt oyunlarıyla, düşük tempoda ilerleyen bir film.
BEŞ PARASIZ KUMARBAZ (GOING FOR BROKE)
Oyuncular : Delta Burke , Gerald Mcraney
Yönetmen : Graeme Cambell

Bu tarz filmlerin çokça alttan alttan verdikleri mesajları barındıran filmlerden birisi. Şu şekilde açıklanabilir "Kumar yalnızca onun hayatını değil çevresindeki herkesin hayatını paramparça etti" gibi... Kumar Tutkusu filminde olduğu gibi saplantı haline gelen, eğlenceyi aşıp manyaklık derecesine insanı saran bu olguya dem vurulmuş bolca.

WHAT HAPPENS IN VEGAS (BURADA OLAN BURADA KALIR)

Oyuncular : Ashton Kutcher , Cameron Diaz
Yönetmen : Tom Vaughan

Sanslı ol! sloganı gibi gudik parolasıyla sunulmuş, daha çok romantik komedi türüne göz kırpan idare eden bir film görünümünde...
Hayatlarında geçirdikleri en çılgın parti gecesinden sonra, uyumsuz iki yabancı olan Jack (Ashton Kutcher) ve Joy (Cameron Diaz) bir sabah uyanırlar ve farkederler ki sadece şanslı olmakla kalmamış aynı zamanda evlenmişlerdir. Bu evliliği iptal etme yolunda ilerlerlerken, Jack, Joy’un 25 cent’i ile kumar makinesinde 3 milyon dolarlık büyük ikramiyeyi kazanınca süreci geri çevirme adına gülünç ve eğlenceli bir hikaye başlar. Bu süre içinde Jack ve Joy para için birbirlerini defalarca oyuna getirmeye çalışırlar. Fakat sonunda anlarlar ki aşk üzerine kumar oynandığında, kazanma ihtimali de azalır.

Ve yine Bond filmlerine farklı bir renk getiren Casino Royal filmi de kumar mevzubahis olduğunda eklenebilecek güzellikte olan filmlerden ki Bond safsatasından gram haz etmeyen bizleri dahi şaşırtmış, izletmiştir kendini...

17 Mart 2009 Salı

Şampiyonlar Ligi Final Topu


27 Mayıs'ta Roma Olimpiyat Stadı'nda oynanacak Şampiyonlar Ligi finalinde kullanılacak top, İtalya'nın başkenti Roma'da tanıtıldı. Roma Olimpiyat Stadı'nın ev sahipliği yapacağı finalde ilk kez kullanılacak top, her türlü hava koşulunda daha kolay kontrol edilebilmesi için özel olarak geliştirilmiş.

Roma İmparatorluğu geleneğinden gelen bordo renk ağırlıklı topta, Şampiyonlar Ligi yıldızları dikkat çekiyor. Yıldızların etrafında ise altın renkli işlemeler bulunuyor. Yıldızların içinde ise hız, takım çalışması ve güç gibi sportif özellikleri temsil eden Roma mozaikleri yer alıyor.
*Topun tek özelliği etkileyici görünümü değil. Final topunun yüzeyi, her türlü hava koşulunda daha kolay kontrol edilebilmesi ve daha isabetli pas verilebilmesi için özel olarak geliştirildi.

Dev karşılaşma öncesi, finalde kullanılacak top geçmişin ünlü futbolcuları Rudi Voeller ve Bruno Giordano tarafından ilk kez görücüye çıkarıldı.


Bu arada Voller ile yapılan röportajda enteresan görüşlere yeyr verilmiş;
Rudi abimiz Roma Olimpiyat Stadının geçmişten günümüze birçok hatırasıyla önemli mekanlardan biri olduğunu söylerken futbol için uygun değil görüşünü belirtmiş. Roma Stadında güzel anıları var, 1990 ulusal takımın kazanması örneğini sunmuş, stad güzel ama İtalya daha güzel stadlara layık tadında açıklamalar yapmış. Haklı olarak tribünlerle sahanın arasındaki pistin maçların seyir zevkini azalttığına vurgu yapmış. Fransa, İniltere ve İspanya'da yeni yapılan stadyumlar gibi İtalya'ya da hakettiği stadların yapılması gerek diyerekten sözlerini tamamlamış. İtalya Serie A'daki şampiyonluk yarışı için ise artık 3 günde bir maç yapmayacak olan İnter'i kesin favori gördüğünü, Roma'nın ise ligi 4.bitireceğini öngörmüş...

Hemen ekleyelim, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek ve yarı final kuraları 20 Mart'ta çekilecek.

16 Mart 2009 Pazartesi

Depeche Mode - Wrong

Köklü grubun nisan ayında çıkacak olan Sound of Universe albümünden piyasaya sürülen ilk single.
Albümden bazı şarkılar sağda solda bekleneni veremeyen şarkılar diye şimdiden bahsedilse de grubun hayranları albüm çıksın diye tetikte bekliyor;

i was born with the wrong sign
in the wrong house

Wrong