20 Ekim 2007 Cumartesi

NBC ve Fotoğraf

Nuri Bilge Ceylan ve filmlerinden söz açılmışken fotoğrafçılıkla haşır neşirliği, fotoğraftan beslendiğini belirtmeden olmaz...
En başlarda filmlerinin afişlerini de yönetmen kendisi hazırlarken bu aralar pek fırsat bulamadığından yakınırken, "fotoğrafçıların yalnızlığını kıskanıyorum" diye belirtiyor karamsar yönetmenimiz:)

Nuri Bilge Ceylan'ın ülke topraklarından nefis kareler sunduğu fotoğrafçılık harikalarından bir kesit;





19 Ekim 2007 Cuma

Nuri Bilge Ceylan

Bağımsız ve minimalist sinema adına türk sinemasına yeni açılımlar getirmiş ve Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu gibi isimlerle birlikte 7.sanatın ülkemizdeki namını yürüten, düşük bütçeli filmleriyle sinema aleminde yüksek nam salmış olan, festivallerden onlarca çağrı alan- ödüllere doymayan, nedense kendi ülkesinde nerdeyse tanınmayan, izlenmeyen, görmezden gelinen bir usta Nuri Bilge Ceylan...

kasaba

Yenilikçi ve toplumsal sorunları irdeleyen örnekler vermesine sebep olmuş eşşiz yapımı ilk eseri olan bir kısa film,Koza ile bugünlere sinyal niteliğinde mesajlar gönderen yönetmen insaoğlunun çıkmazlarını, kadın-erkek ilişkilerini, herbiri sanat eseri niteliğinde harika karelerle izleyiciye sunar bütün filmlerinde ki Uzak bunların en güzeli olsa gerek. her plan, her karesi İstanbul'un kışa teslim olduğu sahnelerde ekrana kitlenmiş olarak bulursunuz kendinizi. Ya da insanların ikiyüzlülüğünü görürken kendinizden de birşeyler bulursnuz mutlaka, filmi çekerken rahmetli olan Mehmet Emin Toprak'ın işportadan aldığı ateş eden askeri çalıştırdığında kahkahalarını gördüğünde kıs kıs gülersiniz.

Sırasıyla Nuri Bilge Ceylan'ın kısa metraj filmi Koza'dan sonra çektiği uzun metraj filmleri;

mayıs sıkıntısı
Fotoğrafçılıktaki ustalığını filmlerine de yansıtan NBC, Oyuncu seçiminde nerdeyse bütün aile fertlerini, hatta Canes'te dakikalarca alkışlanan son filmi İklimler'de olduğu gibi karısını da oynatmaktan çekinmemiştir. Profesyonel oyuncu oynatma gibi bir derdi olmayan, minimalist filmlerin piri olmuş,kimilerine göre sıkıcı bulunsa da gerçek bir duruş ve tarza sahip olan, kaliteli işlere imza atan bilge bir adam!..

iklimler

Çok Amaçlı Ronaldinho #10



18 Ekim 2007 Perşembe

Only in China

Sadece Çin'de diye belirtilse de Türk insanı için çok da yabancı şeyler olmasa gerek:)







17 Ekim 2007 Çarşamba

Takım Olmak

Takım olmak

Met-Üst

İnsan niye takım tutar?
İnsan niye bir takımı diğer takımlardan daha ileri,
daha yakın, daha yukarı tutar?
Takım tutmak şart mıdır?
Bir takım tutmadan keyifle maç seyretmek mümkün değil midir?
Takım tutacağımıza, balık tutsak daha faydalı olmaz mı?
Ya tuttuğumuz takım da bizi tutuyor mu acaba?
Takım tutmanın insanın halet-i ruhiyesindeki manevi karşılığı nedir?
Takım tutuyoruz, çünkü:
- Takım tutmamak hiç aklımıza gelmedi ki!
- Babamız, amcamız, abimiz, dayımız, dedemiz tutmuş, tutturmuş bir kere!
- Futbolcularını, renklerini, stadını, semtini, şehrini, yöneticisini, marşını, havasını seviyoruz!
- Başkası tutmasın diye!
- Yalnız olmuyor!
- Birbirimize çok benziyoruz!
- Millet içinde küçük ve gürültülü bir millet olabiliyoruz çünkü o camiayla!
- Hafta sonları bira içmeye, evi, işi, eşi, çocukları boşlamaya vesile oluyor!
- Hiç yoktan canımızı sıkıyor bazen, bedava moral oluyor çoğu zaman!
- Kötünün en iyisi olduğu için!
- Bu takımda pişiyorum, sonra başka takımlara zıplayacam!
- Çok yalnızız be Ata'm!
- Takım tutmuyoruz, bir takıma tutunuyoruz!
- İdeolojiler öldü, duvarlar yıkıldı, dünya globalleşti, tutacak ne kaldı ki!
- Bir takım tutunca haybeden bir sürü rakibin oluyor başka takımlardan, monoton hayatımıza 'ekşın' geliyor!.
- Ben tutmazsam, sen tutmazsan, nasıl çıkar..
- Tut ki karnın acıktı, anneme küstüm, tüm şehir bana küstü, bir kedim bile yok, anlıyor musun Tayyip!
- Takım tutmak sosyalleştiriyor bireyi, deermişim!
- Bir sürü kafa, kafa kafaya verip, kafa tutabiliyoruz bir sürü kafaya, az şey mi!
- Sen de yalnız mısın yoksa benim gibi, özdeşleşelim mi!
- O kadar insan gösteri yapsa, devrim olur be, biz her hafta devrim yapıyoruz!
- Ben ekmeğime bakarım, köfte satıyorum stat önünde, Spor Toto oynuyorum felan!
- Hıncal Uluç lumbagolarıma, Erman Toroğlu siyatiklerime iyi geliyor!
- Her haftasonu o kadar kanalda, o kadar kıllı adam kümtür-sanat konuşsa, daha mı iyi yani!
- Süper taktik sistem, süper taktik!
- Dinde zorlama yoktur!
- Boşver şimdi, döner bıçağı var mı!
- Memleketi de takımlar yönetmiyor mu zaten!
- Sen nasıl bir modelsin anlamadım ki!
- Beyim o takımı tuttuğu için tutuyorum aslında, total fitboldan neyim hiç anlamam ben!
- Bağırıp çağırma, küfür etme özgürlüğümüzü kullanıyoruz!
- Haybeden mevzu çıkıyor, tüm hafta konuşuyoruz!
- 'Biz' ve 'onlar' olmanın tadı bir başka!
- Kocaman adamlar başka türlü nasıl çocuklaşsınlar ki!
- Ben takımda değilim, takım benim içimde!
- Kendimizden sıkılınca kaçıp sığınabileceğimiz başka bir kimlik oluyor!
- Etnik kimliğimize, etkin bir tat katıyor!
- Diğer takım tutanlardan ne eksiğimiz var!
- İçimizdeki boşluğa şahane eko yapıyor!
- Ben bir takım tutmasam, kimin ipinde ki!
- Bal tutan parmağını yalar hesabı!
- Takım görev bekliyor bizden!
- Memlekette Real Madrid vardı da biz mi tutmadık!
- Bana balık verme, balık tutmayı öğret!
- Olaylara da seyirci kalıyoruz zaten!

16 Ekim 2007 Salı

Fırfır Yok !..



Masa Futbolu (ya da cuk oturan milli ismi ile Langırt) bildiğimiz futboldan yola çıkılarak tasarlanmış bir masa oyunudur. Oyunun kökenleri net değildir ama birçok tarih incelemecisi ilk langırt masalarının Fransa ya da Almanya'da 1880ler ile 1890lar arasında ortaya çıktığı konusunda birleşmektedirler.
Langırt genellikle barlarda, publarda, birahanelerde, işyerlerinde, okullarda ve kulüplerde bir kaç kural altında oynanmaktadır.Dünyada çok sayıda yerel lig mevcuttur ve bar oyuncuları ile turnuva oyuncuları arasında belli teknik farklılıkların olduğu gözlenebilmektedir. İngiltere'de son zamanlarda ulusal lig oluşturulmuş ayrıca üniversiteler arası bir lig de hayata geçirilmiştir.
2002 yılında uluslararası langırt federasyonu ( ITSF ) Fransa'da kurulmuş ve olimpik spor kapsamına alınma çalışmaları deam etmektedir.
Hiç duymasak bile Hamburg'da ilk Dünya Kupası bile gerçekleşmiştir, özellikle yazlık beldelerde eskiden çok karşımıza çıkan tatlı rekabetlere yol açan pek güzel aktivitedir langırt...

langırt'ın her ülkede ve kültürdeki adı değişik malumunuz, aşağıdaki dayılar calcio balilla yapıyorlar mesela:)
- calcio-balilla, calciobalilla, biliardino, bigliardino, calcetto, calcino Italia (Italy)
- tablesoccer Inghilterra, Canada, Argentina, Sud Africa, Cina, Polonia

- tischfussball spielen, kicker, table soccer, tablesoccer Austria, Germania
- babyfoot, baby-foot, table soccer, tablesoccer Francia, Mauritius
- foosball, foosing, foos USA, Giappone, Malasia, Canada
- pebolim, matraquilhos, matrecos Portogallo
- wuzln, kurbeln Vienna, balankern Austria
- tafel voetbal tafelvoetbal Olanda
- table football Gran Bretagna
- asztali foci, csocso Ungheria
- caduregel-shulchan Israele
- namizni nogomet Slovenia
- tschüttele, jöggele Svezia
- nastolnyi football Russia

- bordfodbold Danimarca
- taca Cile, Sud America

- stolni nogomet Croazia
- fotball spill Norvegia
- pöytäfutis Finlandia
- metegol Argentina
- futbolin Spagna

- pebolim Brasile
- kickeren Belgio
- langirt Turchia
- comba Malta

15 Ekim 2007 Pazartesi

elde var hüzün...

hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün

Attila İlhan üstadın pek güzel şiiridir, Beşiktaş'lı olarak Avrupa kupası maçları hüsranlarına yenisini eklediğimiz, kanser olduğumuz Porto maçından sonra çektiğim bir kare; umarım son olur...

Her Daim Futbol

Modern futbol İngiltere'de yayılmaya başladığında üst sınıfın kaliteli aktivitelerine karşı bir boş zaman eğlencesiydi.
Zamanla her güzel şeye bulaşan kodaman amcalar ve para güzelim oyunu para babalarının oyuncağı haline getirdi ne yazıkki.
Futbol hala bir yerlerde en saf haliyle oynanıyor, berbat yönetilen, işgal edilen gün yüzü görmeyen yerlerde tokat gibi çarparak hemde...
Soykırımların, barış güçlerinin izlemekle yetinip iç savaşlarla vahşiliğin en büyüğünü yaşayan Ruanda'da, Afrika'nın en ücra köşesinde, Moğolistan'da dağ başında, işgal edilen-parça parça bölünen, bombaların eksik olmadığı Irak'ta, gün yüzü göremeyen Afganistan'da, hiç ummadığınız yerde ve zamanda, herhangi bir ara sokakta mesela...

A Game in Rwanda

Moğolistan, dağ başı

somewhere in Africa

Jamaica

Mülteci kampı/ Burundi
Afganistan

Irak

sokak arası/bacak arası

14 Ekim 2007 Pazar

Dar Alanda Kısa Paslaşmalar

Beni çok derin kazıdılar abi...



torba suat: niye böyle oldu be abi? ben çok sevmiştim be abi. o kadar mektup gönderdim insan bir cevap yazar. benim günahım ne be abi?

hacı hoca: bak koçum belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. sevgililer...bizim olanlar ya da olmayanlar... hepsi iz bırakır. bu izler simdi seninki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır ama inan yeni izler de olacak. yaslıları düşün... sanki her seyi bilirlermis gibidirler. ama öyle değil. ne kadar acı çekersen çek sunu hiç unutma; çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer... ressam olur insanlar baskalarının kalbini kazıya kazıya, ya da resim olurlar senin gibi; kazına kazına.