14 Şubat 2009 Cumartesi

Sokak Sanatı - Shepard Fairey


80’lerde ‘Sokak sanatı’ hareketini başlatan ABD'li ressam Shepard Fairey, geçen hafta Boston’daki kişisel sergisinin açılışına giderken tutuklandı. Fairey yıllar önce yaptığı iki çalışmasıyla kamu malına zarar verdiği gerekçesiyle gözaltına alındı.

Bush’ın iktidara gelişinden sonra politik dozunu artırdığını söyleyen Fairey vermeye çalıştığı mesajı şöyle tanımlıyor: Her şeyi sorgula!

Yıllardır kitleleri etkilemek için propaganda afişlerinde kullanılan pek çok imge, Fairey'nin eserlerinde yeniden yorumlanıyor.

Savaş Fairey'nin eserlerinde merkezi bir yer tutuyor; yıllarca savaşlara destek için üretilen afişlerde kullanılan semboller, onun elinde karşıt anlamlar kazanıyor.

Fairey semboller için şunları söylüyor: “Yıllardır politikacıların, kitleleri kendi fikirlerinin peşine takmak için kullandığı semboller ayrıştırıldığında, insanların aslında hiç de desteklemedikleri şeylerin peşine düştükleri görülür.”

En büyük silahı ironi olan sanatçının eserlerinde namlunun ucunda bir çiçek görmek az rastlanır bir şey değil.


Yılın Basın Fotoğrafları

Bu yıl 52'incisi yapılan Dünya Basın Fotoğrafı Yarışması'nda, Amerikalı Anthony Suau, ABD'de ekonomik krizi anlatan siyah beyaz bir fotoğrafıyla birincilik ödülünü kazandı.

Zimbabwe'den Güney Afrika'ya kaçış - Henk Kruger

Gürcistan'da bombardımanın ardından... - Gleb Garanich / Reuters

Kenya'da seçimlerden sonra artan şiddetin küçük bir kız çocuğunun yüzünde yansıması - Walter Astrada / AFP


Brezilya'da direnen kadın - Luiz Vasconcelos

Gürcistan'da savaş - Lars Lindqvist

Kenya'da kabile savaşı - Chiba Yasuyoshi / AFP

Yunanistan'da protestolar - Yannis Kolesidis / Reuters

Afganistan'da bir mülteci - Jean Revillard

İrlanda Yunanistan'a 17 Yaş Altı Şampiyonası'nda gol atıyor - Paul Mohan / Sportsfile

Brezilya Sao Paulo'da bir evsiz - Carlos Cazalis

Tanzanya'da bir albino - Johan Bävman

Brezilya'da yine bir çete savaşı, gecekondu mahallesinde sokakta yatan cesedin etrafında toplanan kalabalık - Eraldo Peres / AP

12 Şubat 2009 Perşembe

Dexter Dönerci Ustası


Son olarak 3.sezonuyla arz-ı endam eden, Dexter Morgan'ın o benzersiz ruh hali, mimikleri ve buz adam tavırlarıyla benzerlerinden ayrılıp şimdiden fenomen haline gelen Dexter dizisinin Amerika'daki kan dolu havuzlarda yapılan reklamlarınıa değinmiştim daha önceden.
3.sezonda sanki ilk 2 sezona nazaran tempo düşüp zorlama hissi veren bölümlere rastlasak da final sahnesi kan ve gelinlik mevzusu gayet hoş olmuştu.
Yine bu sezon ortaya çıkan, kodlar, kurallar, prensiplere değinilmesi başarılıydı. Ayrıca rahmetli babasıyla çoğu durumda hayali olarak başlayan çatışmalar, konuşmalar falan başroldeki Michael C.Hall'u tanıdığımız Six Feet Under dizisinden çok tanıdık gelmiştir izleyenlere...

Türkiye'de de e2 ekralarında yayınlanan dizinin reklamı enteresan bir kampanyayla yapılmış.
İçindeki öldürme dürtüsünü suçlulara yönelten yumuşak kalpli bir seri katil Dexter Morgan’ın hayatını konu alan dizinin reklamında kasaplar, dönerciler Dexter önlüğüyle poz vermiş.
İşte Beşiktaş ve Taksim’deki dönerci ve kasapların görüntüleri...





11 Şubat 2009 Çarşamba

Sports Illustrated Kapodokya


Sports Illustrated hususunda aşağılarda en çok kazanan sporcular araştırmasıyla değinmiştik.
Popüler spor dergilerinin başını çeken dergi 2009 takvimi için Kappadokya'yı seçerken hem hatun kişileri alışılageldik şekilde ön plana çıkarırken Kapadokya'yı da tanıtmışlar efenim.
Lakin tanıtım mevzusunda artık kusturan hadiselerden biri haline gelen şeyler yok değil.
Mankenlerin kafalarına kondurulan fes gibi dalgalar, eşekli fotoğraflar falan feci hakkaten.
Manyak gibi düşünürüz ya ulan yabancılar ne düşünür şimdi, imajımız nolacak falan diye. Zaten adamların kafasındaki şablonlar ezelden beri aynı, kafada fes, pala bıyık elde nargile bir de hamam oh suyundan da koy...


Birçok filmde Türkiye adı geçer genelde filme otantik bir tad katalım amacındadırlar, ya da daha kötüsü bir Türk olur filmde ya uyuşturucu işindedir, ya mafyadır, gargamelden beterdir.
En son Olimpiyat Stadında efsane geri dönüşle tarihe geçen Liverpool-Milan maçı için gelen İngilizlerin kafalarında da fes görmüştük. Hem İstanbul sokaklarında hem de kendi forumlarında bu tarz hareketlere rastlamıştık. Yazının sonu gelmiyor ey dost, imaj hiçbir temalı yazı bitmiştir.
Vedat Özdemiroğlu diyor ya hani azalarak bitsin, fes ve benzeri dalgalar, imaj kaygısı azalarak bitsin tek dileğimiz...

Şalvarspor Yaşıyor, Savaşıyor


Geçtiğimiz dönem birçok örneğini görmüştük, kırsal kesimde ablalar-teyzeler kollektif hareketin kralını yaparak maçlar yapmış, takımlarını kurmuşlar zamanla haberlere çıkarak popüler olup zamanla sesleri solukları kesilmişti.
Takımlarının isimleri klişe olsa da Mersin'li çiftçi kadınlar fotoğraftan da anlaşılacağı üzere epey keyif alıyolar, izleyenleri de keyiflendiriyolar gibi.
Haberde yaşları 50-60, performansları 20-30 şeklinde verilmiş, açıklamalarda kahvehanelerde fink atan oğulları ve kocalarına dair güzel göndermeler içeriyor;

Silifke ilçesinde çiftçi kadınların oluşturduğu kadın futbol takımının şalvarla yaptığı maçlar yoğun ilgi görüyor. İlçeye bağlı Kabasakallı Mahallesinde yaşları 50 ila 60 arasında değişen 14 çiftçi kadından oluşan ve kendilerine "Şalvarspor" adı veren futbol takımı, haftada bir gün halı sahada kendi aralarında maç yapıyor. Kadınların şalvarla yaptığı maçlar çok sayıda kişi tarafından ilgiyle izlenirken, yapılan son maçta kadınlardan oluşan iki takım "mavi" ve "turuncu" adlarıyla mücadele etti. Takımların birbirlerine karşı üstünlük sağlayamaması nedeniyle 3-3 berabere biten maçtan sonra açıklama yapan mavi takımın kaptanı Zeynep Bulut, "erkeklerin kadınlar futbol oynayamaz iddiasını doğru bulmadıklarını, kadınların da bu oyunu başarıyla oynayabileceğini kanıtlamak amacıyla bu takımı kurduklarını" söyledi. Turuncu takımın kaptanı Fatma Kara ise sahada önemli olanın yenmek değil, sevgi, dostluk ve kardeşliğin sağlanması olduğunu kaydetti. Yaptıkları maçlarla tarlada çalışmanın yorgunluğunu ve stresini de üzerlerinden attıklarını belirten Kara, gençlere tavsiyelerde bulunarak, kahvehanelerde sigara dumanının altında zaman geçirmeleri yerine spor yapmalarını önerdi.

10 Şubat 2009 Salı

Başka Semtin Çocukları


Burdan Çıkış Yok!..

95 yılında kahvehane taranması ve akabinde 22 kişinin ölümü 155 yaralı ile sonuçlanan Gazi Mahallesi olayları hakkında daha evvelden belgesel yapan Aydın Bulut'un ilk uzun metraj filmi Başka Semtin Çocukları da bu semtte geçiyor, işlenen cinayet ve gelişen mevzular, polisiye soslu değişik bir anlatım var filmde anlaşılan.
Antalya'da Altın Portakallarda 3 ödül birden kazanıp meraklı bakışları yöneltmişti ekip kendisine. Bizde ne zaman vizyona girer tabi bilinmez.
Yönetmen fonda Gazi Mahallesi olmasını sembolik olarak nitelendiriyor. Film aslında kendisinin de içerisinde bulunduğu Yeni Sinemacılar ile Gemide filmi zamanında çekilmesi planlanırken, Serdar Akar ve diğer ekibin kendi yollarını çizmesiyle ertelenmiş...

Burdan bir de müjdeli haber var gibi Beşiktaşlılara,
Zeki Demirkubuz'un şahane hikayesi Mehdi'nin çekileceğini söylediğinde heyecanlanmış, ardından işin yatmasıyla üzülmüştük.
Aydın Bulut sıradaki projesinin Hayat Siyah Ölüm Beyaz olarak açıklıyor;

Beşiktaş ile ilgili "Hayat Siyah Ölüm Beyaz" projesi bir süredir çekilmeyi bekliyor. Orası benim doğup büyüdüğüm yer, ama Beşiktaş denilen şey sadece Çarşı grubuyla da anlatılacak bir şey değil, "Çarşı Ruhu" deniyor zaten, onun üstünde bir şeyden bahsediyoruz. Mesela biz Neyzen Tevfik'e kadar götürüyoruz, son yıllarını Beşiktaş'ta geçirmiş, orada ölmüş. Çok önemsediğim bir sanatçı, aslında bir çelebi. Mesela bu bana çok önemli geliyor, Neyzen Tevfik'i BEşiktaş'la, Çarşı'yla beraber anlatmayı başarırsak, çok önemli bir bilgiyi buraya taşıyacağımızı düşünüyorum. Biz bir parçalanmanın içinde büyüyen bir kuşağız, 80'lerin içinde el yordamıyla bir şeyler bulmaya çalıştık. Böyle bir parçalanmışlığın içinden çıkıp geldiğimiz için bilgiyi çok zor edindik. "Yaralı bilinç" diye bir kavram var, İranlı Dariush Shayegan'ın gündeme getirdiği, Doğu ile Batı arasında olamamak, yerini aramak... Bunu çok önemsiyorum, sinemanın bu anlamda bir işe yaradığını da görüyorum. Bundan sonrası için de, geçmişle bugün arasındaki ilişkiyi, Akdenizli olma meselesini, tarihimizle bugünümüz arasındaki ilişkiyi kurabilmeyi istiyorum. "Hayat Siyah Ölüm Beyaz" tamamen böyle baktığım bir proje. Bir başka proje ise Cezayir'de başlayıp İStanbul'da bitiyor. O da heyecanlandıran uluslararası bir proje, bir Akdeniz hikayesi. Hepsinde de bir polisiye omurgası var diyelim.

Barça - Maccabi ve Filistin

Barcelona ile Maccabi ile oynanan maç sessiz sakin giderken ilk çeyreğin sonlarında ufak bir grup ellerinde bayraklarla vahşeti protesto etmeye başladılar,
hatta bazıları ellerindeki Filistin bayraklarıyla sahaya inmişler.
Sonrası malum yaka paça dışarı çıkarılanlar, basınımızın çok sevdiği tabirle etkisiz hale getirilenler.
Protestocuların çıkmasından sonra bile İsrail aleyhine tepkiler devam etmiş, katalanlar tepkiyi koymuşlar anlaşılan.

Maçı merak edenler için ise Barça 20 sayılık farkla 85-65 galip geldi.
Ersan İlyasova'da 11 sayı 7 ribaund ile oynamış bu arada.
Barça Andersen, Basile, Navarro gibi silahlarıyla galip gelirken, Maccabi eski günlerini fazlasıyla arıyor. Özellikle MAccabi - Cska maçları tadından yenmezdi. Artık Top 16'da birçok ekip kafaya oynuyor, geçtiğimiz hafta oynanan Siena-Cibona maçı gibi şahane maçlar çıkabiliyor ortaya.
Tabi bu seneki en büyük fiyasko Efes'in büyük yatırımlarına rağmen yıllardır yanlış yabancı oyuncu trasferleri ve takım havasını tamamen kaybetmeleri sonucu yıllar sonra ilk 16'ya bile girememeleri...

8 Şubat 2009 Pazar

Sonbahar Film Müzikleri


30 hükümlü ve 2 erin hayatına mal olan hayata dönüş operasyonu yıldönümünde vizyona giren, ciğerleri iflas eden siyasi tutuklu Yusuf'un memleketine dönüşü ve bir nevi iç hesaplaşmasını Karadeniz'in sonsuz güzelliğiyle anlatıldığı, geçtiğimiz senenin en güzel filmi idi Sonbahar.
Filmin Dvd'sini şimdiden beklerken öncü niteliğinde güzel bir haber geldi bile,
filmin en güzel yanlarından biri de şahane müzikleriydi, soundtrack albümü piyasaya çıkmış,
hararetle tavsiye ederim...

Sonbahar’ filminin soundtrack’i müzik marketlerde!

Özcan Alper’in yazıp yönettiği ‘Sonbahar’ filminin müzikleri çıktı. Yuri Ryadchenko, Ayşenur Kolivar, Sumru Ağıryürüyen ve Onok Bozkurt’un müziklerini yaptığı albüm, Karadeniz yöresine ait anonim şarkılardan ve müzisyenlerin özgün bestelerinden oluşuyor. Müzikler, filmin havasına uygun bir duygusallık taşıyor. Özellikle de filmin son sahnelerinde söylenen Daim Yusuf Orti parçası ‘Sonbahar’ın ağıtını etkili bir biçimde yansıtıyor.


Albümde yer alan parçalar; Ey Gidi Karadeniz (anonim halk türküsü), Daim Yusuf Orti (anonim Hemşin halk türküsü), Köyde Cenaze (Yuri Ryadchenko), Şehre İniş 1, 2 (Sumru Ağıryürüyen), Zamanın Geçişi (Yuri Ryadchenko), Ayrılık (Yuri Ryadchenko), Maa Aakag Maa (Yaylaya Çıkış), Kar Yağar Karamişe (anonim halk türküsü), Satripialo (anonim Gürcü halk türküsü), Anne - Oğul (Ayşenur Kolivar) ve Gençlik Hatıraları (Sumru Ağıryürüyen) marşından oluşuyor.

*Sonbahar ayrıca bu yıl 16-25 Ocak tarihleri arasında 21. si düzenlenen Premiers Plans Festival Angers'de En İyi Müzik ödülünü aldı.