6 Kasım 2009 Cuma

Nostalji #2


Eskilerin vazgeçilmezi. Hala yanına yaklaşan dizi geçen senelere rağmen bir iki tanedir, bu dizi var olduğu için diğerleri çekilmiştir. O da Ekmek Teknesi, İkinci Bahar gibi yine semt havası kokan, sıcak diziler tıpkı kendisi gibi.
Çengelköy'e gittiğimde ilk aklıma gelen dizideki meşhur kahveydi. Sümer Tilmaç'la heyecanlı heyecanlı konuşmasıyla kendimize gelirdik, Fiko ile bir gülüp bir içimiz burkulurdu, Sermet karakterine çok gülerdik, Alim enteresan çocuktu, Yeni Türkü çalardı fonda, hey yavrum hey...
Fiko rolüyle Şevket Altuğ efsaneler arasına hepten karışmıştır. Sinemamızda ve dizi dünyasında en hatrı sayılır işlerde bulunmasına rağmen kendisinin hakkı verilmemiştir diye düşünüyorum. Kemal Sunal'lı eküri filmleri, Hababam Sınıfı, başlı başına başka bir topic nedeni diğer bir efsane Perihan Abla bile bu adamın hakkının verilmediğinin kanıtıdır. Tıpkı dizideki rol arkadaşı, muhteşem rollerin kadını Perran Kutman gibi. Yerleri kalbimizde zuladır, o ayrı...

5 Kasım 2009 Perşembe

Kontrolü Kaybetmek


Wolfsburg maçı bitti, şampiyonlar ligi ceketi büyük geldi haliyle özümüze dönerek acı çekmeye devam ediyoruz.
Staddan yükselen siktir ol git başkan tezahuratını duyunca aklıma direk ertesi gün bunun başkan ve yalakaları tarafından kullanılacağı tahminimde yanılmadım. Toplam 20 saniyelik tezahurat yüzünden diğer tüm yapılanlar silinip gidiyor ne yazıkki. Tüm stadın protestoya eşlik etmesi, maç boyu kısır futboldan, ne idüğü belirsiz sistemsiz Beşiktaş'ı daha fazla bekleyemeyenler 2.golün ardından artık patlama yaşadı adeta.
B uakadar yüzsüz bir adam görmedim diyeceğim ama yaşadığım şehrin belediye başkanı olan şahıs da bir o kadar yüzsüz-pişkin bir adam, bu ikisi hayatımızı karartmaya iliklerimizi kurutmaya and içmiş sanki misyonlarını başarıyla sürdürüyorlar.
Wolfsburg maçını yorumlayan spiker çok net özetlemiş; Beşiktaş takımı doğaçlama oynuyor, ne yaptığı belirsiz diye. Maç başladı gol bağıra bağıra geldi. Sağlı sollu ataklar ve her gelişlerinde etkili oldu adamlar ki süper bir takım olmayan, alman disipliniyle belli bir sistem dahilinde oynayan bir takım Wolfsburg. Maçın ilk 11'i açıklandığında zaten herşey ortadaydı.

Hala sen şampiyonlar liginde sağ bek! İbrahim Kaş, sol kanat İbrahim Üzülmez, Uğur İnceman, top ezme ustası Serdar Özkan, hayattan ve Beşiktaş'tan bezmiş görüntüsüyle Bobo, yıllık 2.2 milyon euro kazancı ve özellikle bu seneki sıfır performansıyla Nobre, kafada Beşiktaş'ı bitirmiş Tello, alay konusu olan dümdüz adam Fink gibi futbolcularla ancak bu kadar olur. Beşiktaş'ı hala yükseklere oynamaya iten de formasıdır- taraftarıdır. Bu haliyle zaten oyuncu kalitesiyle yıllardır sıradan bir takım kimliği taşıyor. Bu adamlarla başarı da sağlanmaz mı olabilir tabi ama belli bir sistem, düzen dahilinde belli çapta başarı kazanabilirsiniz Lucescu gibi örneklerde olduğu gibi.
Berbat bir top oynuyoruz onu önce söyleyelim, kimin nerde oynadığı ne yaptığı belirsiz. Bu yönetim olduğu sürece sistemsiz, şekilsiz, sıradan, antipatik bir takım olmaya, bitip tükenmeye mahkumuz o kesin...

Maç sonu Wolfsburg'un aslında kendimizi protesto amaçlı alkışlamamızı bir derece anlıyorum, maç başlarken fuck you diye bağıranların maç sonunda salyalar akıtarak Wolfsburg şakşakçılığı yapması, futbolculardan forma isteyip alması gibi şeyleri ise aklım almıyor, deli oluyorum aynı zamanda. Abartılı şeyleri seviyoruz, kontrolden çıkan, sinir harbi yaşayan, takımını kaybeden, sevgisini yavaş yavaş yitiren bünyelere de insan kızamıyor tabi bu şartlarda...

Yazgı #2

Sinem :Benimle evlenmek ister misin?

Musa: Benim için fark etmez; ama sen istiyorsan
evleniriz.

Sinem: Peki, beni seviyor musun?

Musa: Bilmiyorum.

Sinem: Öyleyse neden evleneceksin?

Musa: Bunun bir önemi yok, istersen evleniriz.

Sinem: Evlilik ciddi bir iştir.

Musa: Değildir.

Sinem: Bu teklifi başka bir kadın yapsaydı kabul
eder miydin?

Musa: Ederdim herhalde.

Sinem: Peki sence ben, seni seviyor muyum?

Musa: Bunu hiç düşünmedim.

Sinem: Seninle evlenmek istiyorum.

Musa: Ne zaman istersen.

Sinem: Benim gitmem lazım.
Bu saatte nereye gittiğimi merak
etmiyor musun?

Musa: ....

**

savcı: senin icin sessiz ve icine kapanik biri diyorlar... ne dersin?
musa: konuscak fazla seyim yoktur,o yuzden susarim.
savcı: bundan iyi neden mi olur..
..
savcı: ne zamandır tanışıyorsunuz?
m: uzun zamandır..
savcı: ne kadar uzun?
m: bilmiyorum bikaç yıl olmuştur
savcı: iş arkadaşı olarak mı,sevgili olarak mı?
m: sevgilim değildi kendisini pek tanımam
savcı: tanımaz mısın,tanımaz mıydın?
m: ikisi de
savcı: insan tanımadığı biriyle evlenir mi?
m: evlenir
savcı: belki de haklısın.. o zaman nasıl evlendiniz diye sorayım.
m: o istedi
savcı: kimdir nedir hiç merak etmedin mi?
m: etmedim
**
savcı: annenin öldüğü sabah...hep yaptığı gibi seni uyandırmamış,kahvaltı da hazırlamamış..yaa nooldu
bu kadına diye merak etmedin mi?
m: uyuduğunu düşündüm
savcı: biri şimdi karın olan işarkadaşlarınla yemekte konuşmuşsunuz ama.
m: konuştuk
savcı: gidip bi bak demişler?
m: dediler
savcı: ee?
m: gidip bakmadım
savcı: neden?
m: bilmiyorum üşendim heralde
savcı: gece de eve geç gitmişsin
m: çalıştım
savcı: belki bişey olmuştur diye hiç aklına gelmedi mi?
m: gelmedi
savcı: peki öldüğünü anlayınca naptın?
m: bişey yapmadım
savcı: hiç bişi mi?
m: böyle bir durumda napılır bilmem,patrona söylemek için sabahı bekledim
savcı: patronun naim tuğlacı'ya
m: evet
savcı: peki sabaha kadar naptın,uyudun mu?
m: geceyarısına kadar oturdum.sonra koltukta sızmışım
savcı: yani uyudun
m: evet uyudum
savcı: ağladın mı?
m: ben ağlamam
savcı: neden?
m: bilmiyorum,ağlamam işte
savcı: ne düşündün,naptın,yani uyumadan önce?
m: bişi düşünmedim..televizyon seyrettim,sonra 2 defa da sütlü kahve yapıp içtim
savcı: sütlü kave içtin?
m: evet
savcı: anneni sever miydin?
m: evet,herkes gibi
savcı: ölümüne üzüldün mü?
m: üzüldüm
savcı: ama eşine sevindiğini söylemişsin
m: evet,buna benzer birşey söyledim ama bu başka bişey
savcı: nasıl?
m: anlatması zor,yani nasıl anlatacağımı bilmiyorum
savcı: anlıyorum,ama sen yine de anlatmayi bir dene
m: dediğim gibi,anlatması zor
savcı: bi dene bakalım.. biz de anlarız belki
m: insan sevmesine sever annesini ama sıkılır bazen,ya da yalnız olmayı ister,yani ölmesini
istemez ama,böyle,böyle de olsun ister,yani,bunun gibi bişi
savcı: ölünce de sevindin
m: bunun gibi bişi,ya da rahatlama
savcı: anladım..yani gerçekten anladım..
hukuk fakültesini son sınıftan terk etmişsin
m: evet
savcı: niye bitirmedin?
m: hatırlamıyorum sıkıldım heralde
savcı: doğru,sıkıcıdır gerçekten.. tanrı'ya inanır mısın?
m: hayır
savcı: başka şeylere?
m: ne gibi?
savcı: ne bileyim başka inançların olabilir,satanislik filan gibi..
m: ben hiçbişeye inanmam

2 Kasım 2009 Pazartesi

Tom Waits Day


Sesine, gırtlağına kurban olduğumuz Tom Waits abinin kulak paslarını silen iki güzel parçası, alayına gitsin;
İlki Jim Jarmusch'un Down by Law filminin de soundtracki olan, tadından yenmeyen albümü Rain Dogs albümünün incilerinden, enfes parça "Jockey Full Of Bourbon"
Diğeri de benim favorim olan, hala dinlememiş olanlar için son şans diyebileceğim:)
enstrümental, içerisinde hüzünü de coşkuyu da barındıran olağanüstü eseri "Russian Dance"
önce yükle-sonra dinle. hiç bitmesin...

Jockey Full Of Bourbon


russian dance

1 Kasım 2009 Pazar

Yazgı


Zeki Demirkubuz'un fragmanlardan anladığımız kadarıyla en çetrefilli, en çok emek harcayıp kendi tarzından da biraz ödün vererek yaptığı son filmi Kıskanmak önümüzdeki günlerde-6 Kasım itibariyle vizyona girecek. Nergis Öztürk'ün bütünleştiği karakter için bile izlenmeye değer gibi duran filmi sabırsızlıkla beklerken, ustanın 2001 yılında Albert Camus'un başucu kitabı "Yabancı"sından uyarladığı Yazgı filminden akıllara kazınan repliklerle noktayı koyalım.
Kitapta vurucu şekilde başlar ki "Annem ölmüş bugün. Belki de dün, bilmiyorum" diyerektan...
Oyuncu bazında Serdar Orçin iyi bir tercih olduğunu kanıtlamıştır bu filmle ayrıca.


Sinem :Benimle evlenmek ister misin?

Musa: Benim için fark etmez; ama sen istiyorsan
evleniriz.

Sinem: Peki, beni seviyor musun?

Musa: Bilmiyorum.

Sinem: Öyleyse neden evleneceksin?

Musa: Bunun bir önemi yok, istersen evleniriz.

Sinem: Evlilik ciddi bir iştir.

Musa: Değildir.

Sinem: Bu teklifi başka bir kadın yapsaydı kabul
eder miydin?

Musa: Ederdim herhalde.

Sinem: Peki sence ben, seni seviyor muyum?

Musa: Bunu hiç düşünmedim.

Sinem: Seninle evlenmek istiyorum.

Musa: Ne zaman istersen.

Sinem: Benim gitmem lazım.
Bu saatte nereye gittiğimi merak
etmiyor musun?

Musa: ....