5 Kasım 2010 Cuma

Iman Maleki

 

Henüz 36 yaşında inanılmaz yetenekli İranlı ressam İman Maleki. İran'da tüm baskılara rağmen sinema, resim gibi birçok sanatın bu kadar gelişmiş olması tabiki özellikle sinemadaki sağlam altyapı, geçmişten beri süregelen anlayışın büyük etkisi var, hayran olmamak elde değil.
Maleki'nin tabloları fotoğraf tadında, özellikle gerçekçiliği ve harika ayrıntılarıyla "resim olamaz, gerçektir lan" dedirtiyor birçoklarına...
Şu linkten bazı eserlerine bakabilir arzu edenler.





Cantona #7

“Babam da amatör olarak futbol oynamıştı, ama asla bizi zorlamadı. Şimdi aileler çocuklarını aslında kendi hayallerinin peşinde koşturuyor. Çocukların hayalleriyle ebeveynlerinkini karıştırmamak gerek.”

 ‘Bir+Bir’  adlı güzelim dergide yer almıştı yanılmıyosam, fenomen cantona'dan inciler...

Şair Julien Blaine’e göre futbol insanları uyutmaya yarıyor. Şiir ise uyanmaya ve daha iyi bir hayat arzulamaya, düşünmeye teşvik ediyor. Ne diyorsunuz?” Haliyle hafiften sinirleniyor çılgın Fransız. Kolajlayarak aktarıyorum: “Kültürel sefalet diyorsunuz ama futbol kültürün bir parçasıdır. Kimi tiyatroya gitmeyi sever, kimi maç seyretmeyi. Benim gözümde futbol bir sanat. Esas sefalet hiç tutkusu olmayan, hiçbir şey için heyecan duymayan insanlarınki. Sonuçta sinemada da, resim sergisinde de, konserde ya da statta da hepimizin aradığı şey aynı: Bizi sarsacak güçlü duygular. Futbolun uyutmaya yaradığını söyleyenler bu oyunun ne olduğunu kavrayamamış insanlar. Tabii ki güzel bir şiir okuyunca ya da film seyredince kendinize sorular sorarsınız. İnsanın kendisini sorgulaması çok önemli. Ama futbol taraftarları da maç sonrası kendilerine bir dolu soru sorar. Bazı sorular diğerlerinden daha mı değerlidir? Ben öyle düşünmüyorum.”

*İngiltere’de futbol neden daha güzel oynanıyor sorusuna ise çok şık yanıtı var Eric’in:
“Mesela Fransa’da takımların kendilerine has bir oyun tarzları yok. Çalıştıran antrenöre göre değişiyor. İngiltere’de ise Liverpool taraftarları Liverpool’un tarzını beğendiği için taraftardır. Antrenörler de buna uymak zorundadır ve zaten takımın stiline uyacak antrenör seçilir. Esasında, mesela Fransa’da kimse taraftarı olduğu takımı neden tuttuğunu bilmez. Halbuki elli yıl önceki Man. United’la bugünkünü karşılaştırın, oyuncular farklı, fakat oyun stili aynı. Hollanda’da Ajax gibi. Aynı şey Liverpool ve Arsenal için de geçerli. Niye o takımı tutuyorsunuz? Çünkü çocukken gördüğünüz oyun tarzına tutulmuşsunuz.”

3 Kasım 2010 Çarşamba

İyi Adam Osman Seden ve Beşiktaş

 

Koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Seden, bir filminde şöyle bir diyaloga imza atar:
"Filmlerde kötü adamlar vardır. Ya gerçek hayatta kimdir kötü adam?"
Cevap: "Beşiktaş'a gol atan adam kötü adamdır."

Sinemamızın nev-i şahsına münhasır yapımcı, senarist, oyuncu ve yönetmeni, büyük emektarı Osman F. Seden. Kanun Namına, Çalıkuşu, Sana Layık Değilim ve geç de olsa izlediğim, sinemamızda kurtuluş savaşına dair nadide filmlerden Düşman Yolları Kesti gibi bir dolu kaliteli yapımın mimarıdır.

hırsız

  Güzel varlık, benim gönlümün oscarını almış Sadri Alışık'lı birçok filmi olması nedeniyle de belki ayrı bir severim. Sadri Baba gibi o da İstanbul aşığıydı, fimlerinde fonda İstanbul illaki bulunurdu.
Lütfi Akad, Metin Erksan, Halit Refiğ, Memduh Ün ve tabi ki Atıf Yılmaz ile birlikte büyük emek vermiştir, can'dır. Memduh Ün mevzusu da ilginç ki kendisi Beşiktaş formasıyla futbol da oynamış bir yönetmen...

Osman Seden'in karakterleri ''baba adam'' tabir edilecek karakterlerdir.Ağırbaşlı ve efendidirler.Usul,erkan,edep ve racon bilirler.Hayatın tornasından geçmişlerdir,acılardan yoğrulmuşlardır.Hippiliği,hoppalığı,tangoyu,smokini,viskiyi,cazı ,valsi,gavur icatlarını sevmezler.

düşman yolları kesti


Rakı içerler,alaturka dinlerler,alaturka adamlardır zaten tepeden tırnağa.Merttirler,dostturlar.İlle de Beşiktaş'lı olurlar.Beşiktaşlı olmayana kız vermezler.Maksat Beşiktaş'a gol olmasın yeter onlar için...

Aşağıda kendisinden bir iki kelam ve ardından Tarık Akan'lı filmden replikleri birçok filmde olduğu gibi görmek mümkün;

kaynaklar; sinema & sinematurk.com/eylulfırtınası

"Bey abi gördüm ama senin gibi erkek görmedim"
"Eksik olma ne de olsa Beşiktaş'lıyız" 

2 Kasım 2010 Salı

Nostalji - Pankart


Eskinin kült pankartlarından, en akılda kalanlarından biri bence. Buna benzer birkaç tane daha var ama en güzeli bu olsa gerek. Artık adam akıllı pankart bile yok artık kapalı önünde. Olanlar da zaten dolmuş hattı misali, semt isimlerinden geçilmiyor ne yazıkki...

1 Kasım 2010 Pazartesi

Aranıyor

Kıymetli bir kardeşimizin güzel koleksiyonu için aşağıdaki yavrular aranmaktadır,

görenler duyanlar bir ses etsin yeter, sevaptır...

31 Ekim 2010 Pazar

Düşüş

 "artık çok geç, her zaman hep geç olacak. çok şükür ki öyle!.."

 
Albert Camus ve insanın sözümona çağdaş dünya karşısındaki hallerini sorguladığı bir başka romanı.
İkiyüzlülüğümüz, ahlak anlayışımız, dışardan nasıl göründüğümüz, kalıplaşmış davranış şekillerimiz ve bir dolu durumla tokat gibi çarpar. Jean baptiste clamence biirçoklarının tasviridir, özellikle kahramanımızın kendisini yalnızca tiyatroda ve futbolda kendisini rahat ve dürüst hissetmesi gibi özellikleriyle yazarın da pek çok halini taşıdığı kesin. Birçok unsuruyla Dostoyevski ve Yeraltından Notlar'la benerlikleri az değil...
Hazmetmesi zor, ilk okumayla birçok yeri kavrayamadan geçebiliyor insan ki hemen her cümle başlıbaşına kafa yorulması gereken bir eser. Kahramanımızın dediği gibi 'gerçek can sıkıcıdır' aziz dostum...

"...hele hele , dostlarınız kendilerine karşı içten olmanızı istedikleri zaman onlara inanmayın.onlar , sizin için içtenlik vaadinizde bulacakları ek bir güvenceyi kendilerine sağlayarak onlar hakkındaki iyi fikrinizi sürdüreceğinizi umarlar yalnızca.içtenlik nasıl dostluğun bir koşulu olur?her ne pahasına olursa olsun gerçek sevgisi hiç bir şeyi kollamayan ve hiç bir şeyin kendisine direnemeyeceği bir tutkudur.bir kusurdur o , bazen bir konfordur ya da bir bencilliktir.eğer bu durumda bulunursanız çekinmeyin.`doğruyu söyleyeceğinize söz verin ve en fazla yalanı söyleyin`.böylece onların derin arzusuna yanıt verirsiniz ve sevginizi iki kere kanıtlarsınız onlara..."

Beşiktaşın Çocuğu Allen Iverson

 

Birçokları gibi bizlerin de yürekleri hop hop etti ismini duyar duymaz, kariyer olarak sona gelmiş, ailevi meselelerde dibe vurmuş, zaten oldum olası çalkantılı bir hayata sahip bir adam Iverson. Arıza karakterler, asi ruh sahibi manyaklar her zaman bu taraftarla bütünleşmiştir bunu yaşamamız olası tabi. Gerçi sahada performans açısından Kaan Kural'la hemfikirim, bu heyecan parkede o kadar etkili olmayabailir lakin psikolojik faktörler de önemli. Taraftar basketbola küstü, küstürüldü. Her yıl sıfırdan takım yapılması, başarılı yabancıların elde tutulamaması, her sene en kritik yerde patlak veren oyuncuların parasının ödenmemesi gibi gerzekçe yönetim hatalarının olduğu bu dönemde keşke gelmeseydi Iverson. İster istemez sorunlar olacak, takım içi dengeler gibi klişe de olsa mevzular yaşanacaktır. Herşeye rağmen basketbolda bu tarz bir harekete ihtiyaç vardı.

Akatlar'ın semte uzaklığı ve gerekli yatırımın yapılmaması ve bahsettiğim yönetimsel hatalar yüzünden salon boşalmıştı. Dünyada gündeme oturan bir transfer en nihayetinde, futboldaki Quaresma etkisini bakalım basketbolda Iverson ile görebilecekmiyiz bilmiyorum ama onun da benzer yönleri çok ki en önemlisi o da tekrar oynamak istemesi-hırsı, geri dönüş için iyi bir yer oldu İstanbul, ülkemizde en çok sevilen, forması satılan adam Nba yıldızı bu herif, hem yarattığı heyecan, hiç beklemiyorum ama yönetimin satış-pazarlama açısından kafayı kullanabilirse sağlam getirileri olabilir. Haydi hayırlısı diyelim, parkeye adım atmasını dört gözle bekleyerekten...