20 Nisan 2008 Pazar

Anayurt Oteli > Eser: Yusuf Atılgan

"...insanın ölmesi nasıl da kolaydı."


Anayurt otelinin ölülerinden geriye kalan tek kişi olan otel katibi Zebercet, yaşamını aslında yaşamadan', başka yaşantılardan ve suretlerden çalıntı, ama değersiz- parçaları görerek, duyarak kimi zamansa koklayarak geçirmektedir kentlerin birinde.

Duvarları içerisinde çok şeyin değiştiğini duvarlarının dışında kimsenin bilmediği, kapısında "Kapalı" tabelalı otelin katibi Zebercet, yarı soluklanır yarı sayıklanır hallerde, eskilerin konağı şimdilerin otelinde yaşanmış ölümlerin ve kapısını kilitleyip çıktığı odada sakladığı cesedin yükünü üzerinde hissetmeye başlamıştır bile. Alt katta ise "gecikmeli Ankara treniyle gelen kadının" kaldığı, cam kırıklarından arındırılmış ve kırılan bardağın yerine bir yenisi konulmuş, üzerine de Zebercet'in bekleyişi eklenmiş o oda durmaktadır. Daha önce bir iki yangın atlatan otelin bir defa daha yanması, bir cinayetin örtbas edilmesi için biçilmiş kaftan iken, o, hayatın bildiği kadarını kendine kafi görür. Nesneler yerinden oynamış olsa bile gerçeklik oradadır.

"Kadın gelirse olanları anlayamazdı; ama o biliyordu."

Ve oteli yakmaktan vazgeçerek, odalarından birinde kendini asarak intihar etmeyi seçer Zebercet. Belki de seçimini kesin olarak yapabildiği tek şey ölümdür. Bu gözle görülemeyen sarsıntılı çöküş aslında trenle gelip kente inen yolcu için aslında ne kadar barizdir.

Hiç yorum yok: