20 Ekim 2008 Pazartesi

Altın Portakal - Kapanış

45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü Ben Hopkins’in “Pazar-Bir Ticaret Masalı” adlı filmi aldı.

Festivalde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Festivalde ödüller şöyle dağıldı:
* En İyi Film: Pazar-Bir Ticaret Masalı (Ben Hopkins)
* Altın Portakal SİYAD En İyi Film Ödülü: Hayat Var (Reha Erdem)
* Yurtiçi Kargo Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Nokta (Derviş Zaim)
* Behlül Dal Digitürk Genç Yetenek Jüri Özel Ödülü: Aydın Bulut (Başka Semtin Çocukları)
* En İyi Yönetmen: Derviş Zaim (Nokta)
* En İyi Senaryo: Ben Hopkins, (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
* En İyi Müzik: Mazlum Çimen (Nokta)
* En İyi Kadın Oyuncu: Nurgül Yeşilçay (Vicdan)

* En İyi Erkek Oyuncu: Tayanç Ayaydın (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
* En İyi Sanat Yönetmeni: Türker İşçi (Başka Semtin Çocukları)
* En İyi Görüntü Yönetmeni: Zekeriya Kurtuluş (Vicdan)
* En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Övül Avkıran (Pandora’nın Kutusu)
* En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Volga Sorgu Tekinoğlu (Başka Semtin Çocukları)
* En İyi Kurgu: Mustafa Preşeva (Vicdan)
* En İyi Laboratuvar: Fono Film (Gökten Üç Elma Düştü-Vicdan)
* En İyi Saç ve Makyaj: Vicdan
* En İyi Kostüm: Zeynep Sırlıkıya (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
* En İyi Ses Tasarımı-Miksaj: Nokta
* En İyi Özel Efekt: Burak Balkan (Üç Maymun)

Hollywood’un ünlü isimleri Kevin Spacey, Bo Derek, Marisa Tomei, Matthew Modine, Mickey Rourke’un da arasında bulunduğu aktör ve aktrisler, kırmızı halıda basın mensuplarının objektiflerine poz vermekle kalmadılar, kendilerini görmeye gelen Antalyalıların da yanına giderek tokalaştılar.

Ertuğrul Günay, konuşmasının ardından “Sinema ve Sanata Katkı Ödülü”nü Marisa Tomei’ye verdi. Tomei, Antalya insanlarına ve kendisini bu festivale davet eden herkese teşekkür etti.
Antalya Valisi Alaaddin Yüksel de “Evita”, “Zor Ölüm” gibi filmlerin danışmanlığını yapan ünlü yapımcı Michael J. Warner’e “Onur Ödülü” verdi. Warner, kendisini ödüle layık gören herkese teşekkürlerini sundu.

MICKEY ROURKE’A ÖDÜL
Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, sinemanın hayat olduğunu belirterek, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin 45 senedir Türk sineması, 4 senedir de dünya sinemasına güç verdiğini söyledi.
Türel, “Siyam Balığı”, “9,5 Hafta” gibi filmleriyle tanınan, son olarak “Güreşçi” filmiyle uzun bir aradan sonra yeniden beyaz perdeye geri dönen Mickey Rourke’a “Onur Ödülü” verdi.

KEVIN SPACEY’E ONUR ÖDÜLÜ
Türkiye Sinema ve Audovisuel Vakfı (TÜRSAK) Başkanı Engin Yiğitgil, “Kültürleri birbirine bağlayan bir köprüyü adımladılar. Beyaz perdeye yansıyan din, ırk, kültür farklılıkları dünyaya gülmenin, yaratıcılığın ışığını taşıdı. 45 yıldır içtenlikle sahiplenen, festivali görkemiyle gelenek haline getiren herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

Yiğitgil, konuşmasının ardından ilk onur ödülünü “Amerikan Güzeli” ve “Olağan Şüpheliler” gibi filmleriyle sinema tarihine adını yazdıran Oskar’lı aktör Kevin Spacey’e verdi. Ödül için teşekkür eden Spacey, Türkiye’ye ilk kez geldiğini ve Antalya’da bulunduğu iki günde çok özel deneyimler yaşadığını söyledi.
Master class adı verilen derslerde genç sinemacılarla bir araya geldiğini anlatan Spacey, şunları söyledi:

“Master class’ta gördüğüm heyecan beni sevindirdi. Tüm film komisyonlarınız ve hükümetinizin genç sinemacıları kalpten destekleyeceğini biliyorum. Onlar Hollywood’a ulaşmak istiyorlar ama onlar Hollywood’u değil, Hollywood onları keşfetmeli.”

Kevin Spacey, sahneden, “Olağan Şüpheliler” filminde canlandırdığı Kaiser Soze rolünde olduğu gibi topallayarak ayrıldı.

AVRASYA FİLM FESTİVALİ ÖDÜLLERİ
45. Antalya Altın Portakal Film Festivali ile birlikte düzenlenen 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nin ödülleri de açıklandı.

Jüri Başkanı Paul Verhoeven, 12 filmi değerlendirirken kültürler arası etkileşimin zenginliğine hayran kaldığını söyledi. Yarışmada muazzam bir çeşitlilikle karşılaştıklarını belirten Verhoeven, “Bu çeşitlilik jürinin fikirlerine de yansıdı. Yoğun tartışmaların ardından jüri üyeleri kazananları belirledi” diye konuştu.

Festivalde “En İyi Yönetmen” ödülü “Bitmeyen Yürüyüş” adlı filmle Hirokazu Koreeda’ya verildi. Koreeda’nın ödülünü Matthew Modine aldı. Modine, “Hiç bu kadar gülmeye hazır ve bu kadar kolay gülen bir milletle karşılaşmamıştım” dedi.

“En İyi Film” ödülünün sahibi ise Karim Dridi’nin yönetmenliğini yaptığı “Khamsa” oldu. Film ekibi adına ödülü Tcheky Karyo aldı.

“Türkiye’de bulunduğumda hissettiğim coşkuyu ve duyguları paylaşmak için bir kaç cümle söylemek istiyorum” diyen Karyo, “Burada sokaklarda, her yerde babamı görüyorum. Türk erkeklerinin güzel enerjilerini, mizahlarını ve yüce gönüllerini hissediyorum” şeklinde konuştu.

ENGİN ÇEBER’İN ANNESİNE İTHAF
Festivalde bu yıl ilk kez verilen Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) ödülünün sahibi ise “Üç Maymun” oldu.

NETPAC ödülünü, Özcan Alper’in “Sonbahar” adlı filmi aldı. Alper, filminde F tipi cezaevlerinde yaşananları anlattığını belirterek, “Ne yazık ki sokakta, dışarıda bizim kadar şanslı olmayan bir genç, karakolda ve cezaevinde dövülerek öldürüldü. Bu ödülü bizim kadar şanslı olmayan Engin Ceber’in annesine ithaf etmek istiyorum” dedi.

“Sinema Eleştirmenleri Ödülü”nü Derviş Zaim’in “Nokta” adlı filmi alırken, “Senaryo Geliştirme Ödülü”nün sahibi de “El Yazısı” adlı filmin senaristi Ali Vatansever oldu.
Gecede, “Piyanist” adlı filmle Oscar alan ünlü aktör Adrien Brody’e de katılımından dolayı Altın Portakal heykelciği verildi.

SİNEMANIN DUAYENLERİNE ONUR ÖDÜLÜ
Gecede Türk sinemasının çınarları Muhterem Nur, Eşref Kolçak ve Yücel Çakmaklı’ya da onur ödülleri verildi. Törene Muhterem Nur katılamazken, Yücel Çakmaklı yaptığı konuşmada, bugüne kadar hep kamera gerisinde olduğunu ve ödül almaya alışık olmadığını söyledi.

Eşref Kolçak ise şöyle konuştu:

“Yıllardır karşınızdayım, inşallah birkaç yıl daha karşınızda olacağım. Bu yıl sinemamız 90 yaşında. Ne mutlu bana ki ben bunun 64 yılını yaşadım. Bu 64 yılımı sinemanın kanunsuz zamanında yaşadım. Bu yıl sinemamız bir kanuna kavuştu. Yalnız beyin özürlüler tarafından hazırlanan bir kanunla karşılaştık. Hazırlanan kanunda yapımcı var, yönetmen, senarist, müzisyen, kameraman var, oyuncu yok efendim.

Sayın Bakan rica ediyorum. Bu beyin özürlülerin bizlere yakıştırdıkları bu kanunu değiştirin, kanunsuz olarak ölen bir çok arkadaşlarımızın hiç değilse ruhları rahatlasın. Benim ikinci bir 50 yılım yok. Hiç değilse ben de onlar gibi gözü açık ölmeyeyim. Beni bugünlere getiren tek şey, sizlerin sevgisi ve alkışı.”

4 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

Çok iyi bir organize tertiplemelerine rağmen yıllardır değişmeyen ödül verme kriterleri, bir kaç yıl sonra altın portakalı sinema dünyasından bağımsız bir festivale büründürecek.

En iyi kurgu ödülünü Preşevanın alması kimseyi şaşırtmaz( en azından sektör içinde) mesela. Preşevanın artık kanıksanmış kurgu tekniğinden çok, kurgudaki hızı bir özelli olmuştur. Ama ödül almaya devam ediyor.

Reha Erdem , Derviş Zaim bir şekilde her sene ödülleri paylaşıyorlar.

Fono Film Ve Şafak Film yine aynı şekilde dönüşümlü olarak ödülü paylaşan film stüdyoları.

Nurgül Yeşilçay'ın ödül almasıda herkes tarafından bekleniyordu.

Ne yazık ki ''Festival Kurgusu'' denilen kavram sinemanın içine yerleşmiştir. Sadece festivallerde ödül alabilecek filmler hızla artmaktadır. Başka Semtin Çocukları vizyonda 100.000 rakamına ulaşamaz( izlemiş olduğum için sektörel bilgidir :) ) ama 3 ödül birden alabilir.

Festival Filmleri ile Gişe Filmlerinin savaşı böylece gidecek.
Gişede başarılı olan bir film festivalde, festivalde başarılı olan bir film gişede başarılı olamayacak.

Şairler Parkı dedi ki...

ek : üstteki yorumu gönderen şairler parkından marmara :D

Adsız dedi ki...

Şu Özcan Alper in Sonbahar adlı filmini çok merak ediyorum.Geçen bir Tv kanalında görüntülerine denk geldim.Çok etkileyiciydi.Konu ve hikaye de hoşuma gitti.Umarım vizyona girer.

ferdinand dedi ki...

güzel yorumun için eyvallah marmara:)
dediğin gibi tam bir muamma zaten özellikle son yıllarda sanat filmleri ya da festival filmi ile ticari sinema ürünleri olan gişe filmleri arasındaki tartışma bitecek gibi değil. Bunda hali hazırda bir İran Sineması ya da Kore sineması gibi bir sinemamızın olmaması, 80'lerle birlikte sansür yasaklama gibi durumlardan ötürü hala emekleme döneminde olup 70lerdeki yılda 300 film üreten bir ülkeyken bu duruma düşülmüş, darbeler her kesimi vurduğu gibi bu sektörü de vurmuştur.

Bir de gişe filmleri adı altında birçoğu sabun köpüğü ve çöp olan filmlerin niteliğinin arttırılması şart.
Öte yandan da sanat filmi yapıcam deyip toplumdan kendisini soyutlayan, kendi yaşadığı topraktan alakasız işlerle direk festivale oynayanların da durup düşünmesi şart.
Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu, Zeki Demirkubuz, Reha Erdem gibi yönetmenlere de yenileri katılmalı ivedilikle. Hemen hemen boş işleri yok adamların, bizdeki seyirci profili ne yazıkki İvedik tarzı filmlere uygun açıkça gerçek bu, bu adamlardan da gişe uğruna popüler iş yapmasını beklemek acımasızlık olur.